Haberler

İSO Türkiye İmalat PMI Ocak ta 50.1 e Yükseldi
İSO Türkiye İmalat PMI Ocak ta 50.1'e Yükseldi
İmalat PMI ocak ayında yüzde 50’nin üzerinde yükseldi. Açıklanan veriye göre; imalat sanayii, 11 ay sonra büyüme işareti verdi. Türkiye imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi (PMI) Ocak'ta 50'nin üzerine çıkarak yılın ilk ayında imalat sektöründe 11 aydır ilk defa daralma görülmediğine işaret etti. Üretim ve yeni siparişler Ocak'ta ılımlı düşüş kaydederken, istihdam üst üste üçüncü ayda da artış gösterdi. Öte yandan asgari ücretin artırılması şirketlerin karşı karşıya kaldığı maliyet baskılarını artırdı. İstanbul Sanayi Odası (İSO) için S&P Global tarafından derlenen imalat PMI, Aralık'ta 48.1 değerini almasının ardından Ocak'ta 50.1'e yükseldi. Endeks 10 ay boyunca 50 altında değer almasının ardından Ocak'ta ilk kez 50'nin üzerine yükselerek sektörde istikrarlı iş koşullarına işaret etti. 50'nin üzeri büyümeye işaret PMI'da 50'nin altında kalan değerler daralmaya, 50'nin üzerinde kalan değerler ise büyümeye işaret ediyor. Üretim ve yeni siparişler bazı şirketlerin dikkat çektiği şekilde talebin iyileştiği yönünde işaretlerle Aralık'a kıyasla daha hafif geriledi. Üretimde 14 ayın en hafif gerilemesi, yeni siparişlerde ise Ekim 2021'de başlayan daralma dönemi boyunca görülen en hafif düşüş kaydedildi. Üretim alt endeksi Ocak'ta 47.5'ten 49.8'e yükselerek daralmanın neredeyse durduğuna işaret ederken, yeni siparişler 46.8'den 49.4'e yükseldi. İstihdam 52.1'den 52'ye gerilerken, yeni ihracat siparişleri alt endeksi ise 45.6'dan 47.6'ya yükseldi. Girdi fiyatları enflasyonu Ocak'ta altı ayın en hızlı artışını kaydetti. Yükselişte etkili olan ana unsurlardan biri asgari ücretin artırılması olurken, hammadde fiyatları ve TL zayıf seyri de maliyet artışlarında rol oynadı. PMI verilerini değerlendiren S&P Global Ekonomi Direktörü Andrew Harker, "Son PMI anketi imalat sektörünün yakında büyümeye dönebileceğine işaret etti. Faaliyet koşulları Ocak'ta istikrarlı kalırken, talebin iyileştiği işaretleri ve üretim ile yeni siparişlerde yukarı yönlü hareketlerin görülmesi gelecek aylarda büyüme kaydedilebileceği yönünde umut veriyor" dedi. Sektörlerin çoğunda üretim arttı Anket kapsamında takip edilen on sektörden sekizinde üretim Ocak ayında arttı. Üretimin yavaşlama kaydettiği iki sektör ise gıda ürünleri ve tekstil oldu. Özellikle tekstil sektöründe belirgin yavaşlama kaydedilirken, üretimin en güçlü artış gösterdiği sektör elektrikli ve elektronik ürünler sektörü oldu. Son 31 ayın en yüksek büyüme temposunun görüldüğü sektör olma özelliği taşıyan elektrikli ve elektronik ürünler, yeni siparişlerde de en hızlı genişlemenin kaydedildiği sektör oldu.
>
Ticarete İlişkin Düzenlemeler İçeren Torba Kanun Resmi Gazete de
Ticarete İlişkin Düzenlemeler İçeren Torba Kanun Resmi Gazete de
"​​​​​​​Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun ile birlikte perakende ticarette haksız ticari uygulamaların önüne geçilmesi için caydırıcı idari para cezaları verilecek. Kanuna göre, serbest bölgelerde, kullanıcıların ihtiyacı olan doğal gaz altyapısını kurmak ve işletmek, kamu ve özel kuruluşlardan doğal gazı satın alarak bölge içinde dağıtım ve satışını yapmak işleticinin yetki ve sorumluluğunda olacak. İşleticinin izni olmaksızın doğal gaz ihtiyacı başka bir yerden karşılanamayacak ve bu amaçla tek başına tesis kurulamayacak. İşleticinin talebi ve bölgede faaliyet gösteren doğal gaz dağıtım şirketinin kabulü halinde doğal gaz dağıtım şirketleri, serbest bölgeler içinde şebeke yatırımı yaparak veya yapılmış şebekeyi mülkiyetiyle devralarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından belirlenen koşullar kapsamında serbest bölge içinde doğal gaz dağıtım faaliyeti gerçekleştirebilecek. Vergi mükellefiyet bilgisi kapalı olan ticaret ve sanayi odası ile borsa üyelerinin üyelikleri askıya alınabilecek. Her yılın ocak ayında güncelleme çalışması yapan odalar, Gelir İdaresi Başkanlığından alınan mükellefiyet kapalı bilgisine istinaden ilgili üyeyi yönetim kurulu kararıyla askıya alabilecek ve aidat tahakkukunu durdurabilecek. Lisanslı depo işletmelerinin lisans süreleri artırılıyor Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu, toplam tutarı brüt asgari ücretin yüzde 50'sini geçmeyen ve zaman aşımı süresinin dolmasına bir yıldan az kalan aidat borçları ve ferilerine yönelik oda ve borsa meclislerince terkin kararı verilebilecek üst sınırı belirleyebilecek. TOBB'un yıllık gelirinin yüzde 2'sinin, TOBB Eğitim ve Kültür Vakfı ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin ihtiyaçları için kullanılması amacıyla aktarılması için 15 yıl olarak belirlenen süre 25 yıla çıkarıldı. Kanunla, Ticaret Bakanlığınca lisanslı depo işletmelerine 2 yıl için verilen lisansların süresi 3 yıla çıkarılacak. Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının genel kurulları, genel kurul üyelerinin 5'te 2'sinin noterce tasdik edilmiş imzasıyla düzenlenecek tutanak ve gündemle noter kanalıyla yapılacak başvuru üzerine, alınacak kararla yönetim kurulu tarafından olağanüstü toplantıya çağırılacak. Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un yürürlük tarihi olan 1 Ocak 2012'den önce, toptancı hallerinde kendilerine tahsisli iş yerlerini kullanan mevcut tahsis sahiplerine verilen 12 yıllık kiracılık hakkı 18 yıla çıkarılacak. Haksız ticari uygulamalara önlem Kanuna göre, perakende ticarette haksız ticari uygulamalarda bulunulamayacak. Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerde taraflardan birinin diğer tarafın ticari faaliyetlerini önemli ölçüde bozan, makul karar verme yeteneğini azaltan veya normal şartlarda taraf olmayacağı bir ticari ilişkinin tarafı olmasına neden olan faaliyetleri haksız ticari uygulama olarak değerlendirilecek. Haksız ticari uygulama olarak belirtilen faaliyetler şöyle belirlendi: "Kalite standartlarının sağlanması amacıyla sözleşmede yer verilen koşullar hariç olmak üzere, herhangi bir gerçek veya tüzel kişiden mal veya hizmet teminine zorlamak. Kampanya maliyetini, kampanyalı satış yapmak istemeyen tarafa yansıtmak. Tarım ve gıda ürünlerinin tedarikinde ticari ilişkinin koşullarını, yazılı veya elektronik ortamda yapılan sözleşmeyle belirlememek. Karşı tarafın aleyhine tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren veya açık ve anlaşılır olmayan hükümlere sözleşmede yer vermek. Ürün talebini doğrudan etkileyen herhangi bir hizmet vermediği halde mağaza açılışı ve tadilatı, ciro açığı, banka ve kredi kartı katılım bedeli ve başka adlar altında bedel almak veya verdiği hizmetin türünü ve hizmet bedelinin tutar ya da oranını sözleşmede belirtmediği halde prim ve bedel almak. Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine yönelik siparişleri, ürünün teslim tarihinden önceki 30 gün içinde iptal etmek. Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerinin tesliminden veya mülkiyetinin devrinden sonra bozulma ya da zayi olma gibi maliyetleri yansıtmak. Bozulan gıdalarda kusuru ispat yükü siparişi iptal eden veya maliyeti karşı tarafa yansıtana ait olacak." Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da yapılan değişiklik 1 Ocak 2024'te yürürlüğe girecek. Bozulabilen ürünlere ilişkin ödemeler Kanuna göre, üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerden kaynaklanan ödemelerin, sözleşmede öngörülen süre içinde yapılması esas olacak. Üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine ilişkin ödemelerin süresi, alacaklının küçük, borçlunun orta veya büyük ölçekli ya da alacaklının orta, borçlunun büyük ölçekli işletme olması durumunda 30, diğer durumlarda 45 günü geçemeyecek. 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünleri dışında yer alan tarım ve gıda ürünlerine ilişkin ödemelerin süresi, alacaklının küçük, borçlunun orta veya büyük ölçekli ya da alacaklının orta, borçlunun büyük ölçekli işletme olması durumunda 60 günle sınırlanacak. Bu düzenlemede belirtilen süreler, teslim veya mülkiyetin devri tarihlerinden hangisi önce ise o tarih esas alınarak hesaplanacak. Ödemenin süresi içinde yapıldığına ilişkin ispat yükü borçluya ait olacak. Söz konusu düzenlemenin yürürlük tarihi de 1 Ocak 2024 olarak belirlendi. Alışveriş merkezlerindeki ortak kullanım alanları Alışveriş merkezlerindeki ortak kullanım alanlarına ilişkin elektrik, su, doğal gaz, yenileme niteliğinde olmayan bakım, onarım, güvenlik ve temizlik giderleri gibi alışveriş merkezinin aynına ilişkin olmayan giderler ile burada fiilen çalışan bordrolu yönetim personelinin göreviyle ilgili giderler ortak gider olacak. Alışveriş merkezindeki perakende işletmelerden yalnızca bu giderler için katılım payı tahsil edilebilecek. Reklam, pazarlama ve danışmanlık gibi ortak gider niteliğine haiz olmayan giderler ile belgelendirilmeyen giderler için herhangi bir bedel tahsil edilemeyecek. Ortak kullanım alanlarından elde edilen kiralama, reklam, pazarlama, kültürel ve sanatsal faaliyet ve diğer ortak kullanım alanı gelirleri ile ortak gider katılım payı avanslarından elde edilen her türlü gelir ortak gelir olacak. Ortak gelirler, ortak giderlerin karşılanmasında kullanılacak. Alışveriş merkezi maliki veya yönetimi, her yıl bir önceki yıla ilişkin ortak gelir ve gider raporu hazırlayarak alışveriş merkezindeki perakende işletmelere gönderecek. Raporda, ortak gelir ve giderlerin tür ve tutarları, her bir perakende işletmeden tahsil edilmesi gereken ve tahsil edilen ortak gider katılım payları ile ilgili bakanlıkça gerekli görülen diğer bilgilere yer verilecek. Haksız ticari uygulamaların önüne geçilmesi için caydırıcı mahiyette idari para cezası uygulanacak Kanunun yürürlüğe girmesinden önce reklam, pazarlama ve danışmanlık gibi giderler için alışveriş merkezindeki perakende işletmelerden katılım payı talep edilebilmesine imkan sağlayan ve bu maddenin yayımı tarihinden önce kurulan sözleşme hükümleri, sözleşme süresince geçerli olacak. Sözleşme süresinin sona ermesinden önce veya sonra sözleşmenin yenilenmesi ya da süresinin uzatılmış sayılması hallerinde ise söz konusu giderler için katılım payı tahsil edilemeyecek. Sözleşmelerde yönetim giderinin alt kalemleri ayrıca belirtilmedikçe perakende işletmelerden yönetim gideri olarak yalnızca alışveriş merkezinde fiilen çalışan bordrolu yönetim personelinin göreviyle ilgili giderler için katılım payı tahsiline gidilebilecek. Perakende işletmelerce ödenmesi gereken katılım payları, bu işletmelerin satış alanlarının alışveriş merkezinin satış alanına oranlanmasıyla hesaplanacak.
>
Kredilerde Zorlanıyoruz Çarklar Zor Dönüyor
Kredilerde Zorlanıyoruz Çarklar Zor Dönüyor
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, kredilerde sorunların yaşandığını belirterek, “Öz sermayesi zayıf, yatırım teşviki alamayan ve ihracat yapmayan şirketlerin çarklarını döndürmesini güçleştiriyor” dedi. Ocak ayı meclis toplantısında bir konuşma yapan Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, iş dünyasının krediye ulaşmadaki zorluklara değinerek, “Uzun bir zamandır kredilerde karşımıza üç konu çıkıyor. Birincisi istediğin miktarda kredi temin edilememektedir. İkincisi alınan kredi faizi, politika faizinin çok üstünde ve maliyetli olmaktadır. Üçüncüsü de kredinin vadesidir. Kredi/mevduat oranına baktığımızda; 3 sene önce yüzde120’lerde iken, bugün yüzde 88’lere geriledi. Sonuçta da, öz sermayesi yetersiz, teşvik kapsamında yatırımı olmayan ve ihracat yapamayan firmaların krediye ulaşmasındaki zorluklar, çarkların dönmesini güçleştirmektedir. Kredi kullanımındaki sınırlayıcı düzenlemeler ve mevzuat değişikliklerinden dolayı, ticari kredilere ulaşım her geçen gün zorlaşmaktadır” dedi. Şartlar çok zorluyor Yurtdışı bankalara 50 bin doların üzerinde yapılan transferlerde, bankalara getirilen yükümlülük, firmaların işlerini geciktirdiğini kaydeden Yorgancılar sözlerine şöyle devam etti: “Benzer şekilde, kredi karşılığında istenen fatura kontrol yükümlülüğü de firmaların işlemlerini uzatıyor. Orta boy ve büyük firmaların ihracatı ithalatından yüzde 10 fazla değilse (Yani net ihracatçı değilse) bankalardan TL kredi kullanması yasak. İhracat taahhüdü yoksa kredi verilmek istenmiyor. Yatırım kredilerinde yeterli kaynak olmadığı için 5 yıllık dolar kredisine yüzde 12-13 gibi çok yüksek faiz isteniyor. Merkez Bankası tarafından sürekli olarak yapılan değişiklikler, özellikle maliyet açısından bankaları zorlarken, bankalar da ticari kredi vermekte isteksiz davranıyor. Örneğin, Merkez Bankası bankalarda toplam mevduatın yüzde 60’ın altında TL olması halinde komisyon ücretini yüzde 17’ye artırınca, bu da mevduat faizlerini yüzde 27’lere çıkarttı. İBKB’ye veya DAB’a bağlanan ihracat bedellerinin en az yüzde 40’ının ilgili bankaya satılması zorunluluğu gibi uygulamalar da uluslararası ticarette ödeme aracı döviz olan ihracatçımızı oldukça zorlamaktadır.” Uygulamalar sürdürülebilir değil Yorgancılar, reel sektörün kredi talebinin uygun vade, miktar ve faiz düzeyinden karşılanmasını beklediklerini vurgulayarak, “Aksi halde, ekonomi yönetiminin iç talebi canlandırmaya yönelik olarak attığı adımlar, yerli üretimi değil, ithalatı besleyecektir” uyarısında bulundu. Yorgancılar, “TL’nin döviz karşısında aşırı değerlenmesi de, eksik değerlenmesi de sanayimize ve ekonomimize zarar vermektedir. Bu nedenle, para ve kur politikalarımızın TL’nin değerini; ihracatı veya ithalatı yapay/geçici olarak artırmasına neden olmayacak düzeyde yani gerçekçi değerde tutması gerekmektedir. Dolar/TL Eylül ayında 18.28, Aralık ayında 18,64 iken Ekim-Aralık döneminde TÜFE ortalama yüzde 2,67’dir. Aylardır devam eden dolar üzerindeki baskı, ihracatçıları zor durumda bırakmaktadır. 4 aylık oluşan enflasyon artışı hesabına göre; Dolar kurunun 20-21 TL civarında olması gerekmektedir” diye konuştu. “2023'te belirsizlik çok fazla” Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Formu’nun ardından yapılan değerlendirmelere bakarak küresel ekonomide 2023 yılının yine volatilitesi yüksek, belirsizliği çok fazla olan bir yıla işaret ettiğine vurgu yapan Yorgancılar, “ Seçime kadar olan Sayın Bakan Nurettin Nebati’ye de belirttiğimiz gibi “Evet, farkındayız ki kolay çıkış yolu yok. Ancak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında birlikte, tek vücut bir şekilde küresel ekonominin tüm güçlüklerini, akılcı politikalarla aşacağımıza, yeni bir heyecan ile ülkemizi hedeflenen seviyeye getireceğimize yürekten inanıyorum” dedi.
>
KDV İstisnasının Süresi Uzatıldı
KDV İstisnasının Süresi Uzatıldı
İmalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan makineler için uygulamaya alınan katma değer vergisi istisnası için verilen süre Cumhurbaşkanı yetkisi ile uzatıldı. Yeni makine ve teçhizat teslimlerinde uygulanan KDV istisnası, 31 Aralık 2024'te son bulacağı açıklandı. Karar Resmi Gazete'de duyuruldu. İmalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan yeni makine ve teçhizat teslimlerindeki katma değer vergisi (KDV) istisnasının uygulanma süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. KDV istisnası kararı 31 Aralık 2024'te son bulacak Buna göre, KDV Kanunu'nda Cumhurbaşkanı'na verilen yetki uyarınca, sanayi sicil belgesini haiz KDV mükelleflerine münhasıran imalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan yeni makine ve teçhizat teslimlerindeki KDV istisnasının uygulanma süresi 31 Aralık 2024'e kadar uzatılmış oldu. Yatırım teşvik belgesi alınmasa da uygulanacak Hazine ve Maliye Bakanlığından edinilen bilgiye göre, kararla imalat sanayisinde kullanılan bazı makine ve teçhizatlar için, imalatçılar yatırım teşvik belgesi alamamış olsalar bile, bunların alımının KDV'den istisna olarak yapılmasına ilişkin uygulama Cumhurbaşkanı yetkisi çerçevesinde 2 yıl daha uzatılmış oldu.
>
KOSGEB Yeni Destek Modeli
KOSGEB Yeni Destek Modeli
KOSGEB'in bölgesel ve sektörel bazda kurguladığı yeni destek modelinin ilk ayağı, mobilya sektörüne yönelik olarak Kayseri'de başlatıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Bakan Mustafa Varank, Kayseri ziyareti kapsamında Kayseri Sanayi Odası'nı ziyaret etti ve Odanın aralık ayı Meclis toplantısına katıldı. Buradaki konuşmasında, özellikle mobilya sektörünün Kayseri için çok önemli olduğunu belirten Varank, KOSGEB'in İleri Girişimci Destek Programı çerçevesinde hayata geçirdiği ve ilki Kayseri'de uygulanacak bölgesel ve sektörel çağrıyı duyurdu. KOSGEB, 2019 yılında başlattığı İleri Girişimci Destek Programı ile girişimcilerin teknoloji düzeylerine bakarak 375 bin liraya kadar destek sağlıyor. Bu destek programında ise ilk kez bir çağrıya çıkıldı. “Kayseri İlinde Mobilya Sektörünün Gelişmesine Yönelik Çözüm Sunan Teknolojik Girişimciler” başlıklı çağrı, 30 Aralık 2022'ye kadar açık kalacak. Çağrıya, Kayseri'de mobilya sektöründe faaliyet gösterecek, 2019 sonrası işletmesi bulunmayan, 35 yaş altındaki girişimci adayları başvurabilecek. Kadınlarda yaş şartı aranmayacak. KOSGEB'in çevrim içi ileri girişimci eğitimini tamamlaması gereken adaylarda en az lise mezunu olma ve işletmeyi ileri girişimci faaliyet alanlarında kurma şartı aranacak. Girişimci adaylarından, iş fikirlerinde mobilya sektörünün sorunlarına çözüm bulacak teknolojileri barındırması istenecek, yazılım, dijital çözümler, geri dönüşüm gibi alanlardaki iş fikirleri dikkate alınacak. 30 girişimci adayına eğitim ve mentorlük hizmeti verilecek KOSGEB tarafından değerlendirilecek teknoloji tabanlı iş fikri sahibi girişimci adaylarından uygun görülen 30'una Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfınca eğitim ve mentorlük hizmeti verilecek. Bu sürecin ardından girişimcilerin 6 ay içinde iş fikrini hayata geçirerek işletmesini kurması gerekiyor. Başvuru sahibi gerçek kişiler, “https://edevlet.kosgeb.gov. tr/EHizmetler/KOSGEBRegistration” linkinde kendilerini İleri Girişimci olarak kayıt ettikten sonra sırasıyla “https://edevlet. kosgeb.gov.tr/EHizmetler/TumHizmetler” linkinden “İleri Girişimci Destek Programı”, “İleri Girişimci Destek Programı Başvurusu’nu tıklayarak TC kimlik numaraları ve e-Devlet şifreleriyle giriş yaparak teklif çağrısına başvurabilecek. 1 milyon liraya kadar destek verilecek KOSGEB, 30 girişimci adayına 1 milyon liraya kadar destek verecek. Girişimci adayları, makine-teçhizat ve yazılım giderleri için 400 bin liraya kadar, sağlayacağı istihdam için 300 bin liraya kadar destek alabilecek. Kira, ofis donanımı ve ham madde giderleri için 250 bin lira üst limitli desteği kullanabilecek. Mentorlük, danışmanlık ve işletme koçluğu kaleminden 30 bin liraya kadar destek alabilecek girişimci adaylarına, işletmelerini kurmaları amacıyla 20 bin liraya kadar kuruluş desteği de verilecek. KOSGEB, farklı kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yürüterek farklı illerde ya da bölgelerde ihtiyaca yönelik sektörel çağrılara çıkacak. Böylece yeni destek modelini Türkiye'nin çeşitli bölgelerine yayacak.
>
Türkler "doğduğum değil doyduğum yer" dedi
Türkler "doğduğum değil doyduğum yer" dedi
2000’li yıllarda kaydedilen ekonomik gelişmelerle yeni oluşan ya da gelişimini artıran cazibe merkezleri, artan bilişim olanakları ile oluşan yeni yaşam ve kazanç merkezleri arayışı, bölgeler arası gelişmişlik farkları gibi faktörlerin etkisiyle ülke genelinde yoğun bir iç göç hareketi yaşandığı belirlendi. TÜİK’in nüfus istatistiklerine ait veri seti, ülkede yatay sosyolojik hareketliliğin son derece hızlı olduğunu ortaya koydu. Buna göre 2007-2021 döneminde kümülatif bazda 35,7 milyonluk nüfus iç göçle yaşadığı ili değiştirdi. Her yıl nüfusun ortalama yüzde 3-3,5’i oranındaki 2-3 milyon arası yurttaşın bulunduğu ilden başka bir ile göçerek ikamet yerini değiştirdiği belirlendi. İç göçün başlıca adresini, sahip olduğu ekonomik potansiyel ile milli gelirin yarıya yakınını yaratan, istihdam olanakları en fazla olan, iyi yaşam taleplerine karşılık veren Marmara bölgesi oluşturuyor. Nüfusun büyük bölümünün başta İstanbul olmak üzere bölge illerine yöneldiği gözleniyor. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre 2021 sonu itibariyle 84 milyon 680 bin 273 olan nüfusun yüzde 18,9 oranındaki 16 milyon 18 bin 240’ını bölgede doğanlar oluştururken, 26 milyon 302 bin 134 kişi ile yüzde 31,1’i bölge illerinde yaşıyor. Marmara, orada yaşayanlar içinde ora doğumluların oranının yüzde 60,9’la en düşük olduğu bölge. Başka deyişle bölgede ikamet edenler, bölge doğumluların yüzde 164,2’si düzeyinde bulunuyor. Ancak veriler, nüfusa kütüğüne değil, ikamete göre olduğu için, göçenlerin bölgede doğan, nüfus kütüğü başka illerde bulunan ikinci ve üçüncü kuşaklarının sayısı bilinmiyor. Bunlar da dikkate alındığında, bu oranın çok daha düşük olduğu tahmin ediliyor. Başka il doğumlulara ilişkin sayılar, bölgeye göç edenlerin birinci kuşaklarını ve yeni göçmüş olanları gösteriyor. En çok göç veren bölge Doğu Anadolu Bölgede ikamet edenlerin bölge doğumlulara oranında Marmara’yı yüzde 123’le Ege, yüzde 110,5’le Akdeniz, yüzde 101,7 ile Ankara kaynaklı olarak İç Anadolu izliyor. Veriler, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’dan ise yoğun bir göç yaşandığını ortaya koyuyor. Bölgede yaşayanların orada doğanlara oranı yüzde 63,5’le en düşük Doğu Anadolu’da bulunuyor. Doğu Anadolu illeri doğumlu toplam 10 milyon 361 bin 937 kişiden sadece 6 milyon 584 bin 920’si bölgede ikamet ediyor. Toplam nüfusun dağılımına bakıldığında yüzde 18,9’unun Marmara, yüzde 15,7’sinin İç Anadolu, yüzde 13,9’unun Karadeniz, yüzde 12,2’sinin Güneydoğu, yüzde 12,2’sinin Doğu Anadolu, yüzde 11,6’sının Akdeniz, yüzde 10,4’ünün Ege doğumlu olduğu görülüyor. Buna karşılık nüfusun yüzde 31,1’i Marmara, yüzde 15,9’u İç Anadolu, yüzde 12,9’u Akdeniz, yüzde 12,7’si Ege, yüzde 10,2’si Güneydoğu, yüzde 9,4’ü Karadeniz, yüzde 7,8’i Doğu Anadolu’da yaşıyor. Sivas İstanbul’a, Çorum Ankara’ya, Manisa İzmir’e taşındı İstanbul’un 2021 sonu itibariyle 15 milyon 840 bin 900 olan nüfusunun yüzde 45,5 oranındaki 7 milyon 213 bin 72’sini, göçenlerin ikinci, üçüncü kuşakları da dahil İstanbul’da doğanlar oluştururken, Sivas doğumluların 338 bin 704 kişi ile ikinci en büyük grup olduğu belirlendi. İstanbul’da yaşayıp İstanbul doğumlu olmayan nüfus sayısında bu ili sırasıyla Tokat, Ordu, Samsun, Erzurum, Malatya, Trabzon, Giresun ve Kastamonu doğumlular izliyor. Pandemi sürecinde İstanbul’dan sahil ve kırsal bölgelere bireysel göçler ile son dönemde kiraların aşırı yükselmesi üzerine bazı İstanbul sakinlerinin kendi memleketine tersine göç hareketlerinin, kümülatif bazda yılların birikimi olan nüfus değişimi tablosunu henüz önemli oranda etkilemediği gözleniyor. Yönetim merkezi oluşu ve son yıllardaki sanayi hamlesi ile önemli bir istihdam merkezi olan Ankara da uzun yıllar itibariyle yüksek göç alan illerin başında geliyor. Ankara’nın 5 milyon 747 bin 325 olan nüfusu içinde Ankara doğumlular 2 milyon 929 bin 654 kişi ile yüzde 51’i oluştururken; Çorum doğumlular 242 bin 875 kişi ile ikinci, Yozgat doğumlular 218 bin 569 kişi ile üçüncü sırada yer aldı. Başka il doğumlularda bu illeri sırasıyla, Kırıkkale, Kırşehir, Çankırı, İstanbul, Sivas, Erzurum ve Konya illerinde doğan Ankara sakinleri izliyor. İç göçte önemli bir başka cazibe merkezi de İzmir. Toplam nüfusu 4 milyon 425 bin 789 olan İzmir’de, 2 milyon 301 bin 721 kişi İzmir doğumlu. Başka ilde doğanlar içinde en büyük nüfus ise 159 bin 797 kişi ile komşu Manisa doğumlular. İkinci sırada ise 97 bin 11 kişi ile Erzurum doğumlular geliyor. İstanbul doğumlu 86 bin 341 kişinin de İzmir’de yaşadığı dikkati çekiyor. İzmir’de oturanlar içinde İzmir doğumlu olmayanların sayısına göre bunları Mardin, Ankara, Konya, Aydın, Diyarbakır ve Ağrılılar izliyor. Ora doğumluların en azınlıkta olduğu il Yalova Sayıca en çok göç alan il, nüfusun en büyük bölümünün yaşadığı İstanbul olurken, il doğumluların ilde yaşayanlara oranını en düşük ilin Yalova olduğu belirlendi. Bu ilde ikamet edenlerin yalnızca yüzde 42,9’ü, ora doğumlu. Başka deyişle Yalova’da ikamet eden toplam nüfus, bu il doğumluların yüzde 233,4’ü düzeyinde. Yalova doğumlu her 100 kişiye karşılık başka ilden göçmüş 133 kişi ilde ikamet ediyor. Bu orana göre Yalova’yı yüzde 53,9’la Tekirdağ, yüzde 55’le İstanbul, yüzde 55,2 ile Kocaeli, yüzde 56,7 ile Antalya izliyor. İzmir, Bursa, Muğla, Ankara, Aydın da il doğumluların ilde yaşayan toplam nüfusa oranı en düşük ilk on il arasında bulunuyor. Doğum yeri yurt dışı ve “bilinmeyen” 4,3 milyon kişi TÜİK’in 2021 sonu itibariyle açıkladığı nüfus sayısının içinde yurt dışı doğumlu 3 milyon 141 bin 351 ve doğum yeri bilinmeyen 1 milyon 147 in 551 kişi olmak üzere toplam 4 milyon 288 bin 902 kişi de yer alıyor. Ancak TÜİK verileri, esas olarak nüfus kayıt sistemine dayandığı ve ikamet adresi olanları kapsadığı için bu veri, ülkedeki göçmen, sığınmacı/mülteci, geçici koruma kapsamındaki vd. statülerdeki yabancıların toplam sayısını göstermiyor. TÜİK’in yerleşim yeri düzeyinde nüfus büyüklüğü, yaş ve cinsiyet yapısı, medeni durum, eğitim durumu, göç, vatandaşlık ülkesi, doğum yeri, hane halkı tipi ve yapısına ilişkin bilgiler, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nden (ADNKS) her yıl düzenli olarak üretiliyor. Açıklanan sayıların kaynağını da ADNKS verileri oluşturuyor. Neden Marmara? İç göçte Marmara bölgesinin başlıca cazibe odağı olması ve nüfusun büyük bölümünün buraya yığılmasında başta İstanbul ve Kocaeli illeri olmak üzere bölgenin ekonomik gelişmişlik düzeyi etkili. İstanbul en yüksek gayri safi yurt içi hasılayı yaratan il olan İstanbul, 2021 yılında toplam GSYH'de tek başına yüzde 30,4 pay aldı. Diğer 10 ile birlikte bölgenin toplam GSYH’daki payı yüzde 41,8’e ulaştı. İstanbul’un toplam GSYH'si içinde hizmetler sektörünün payı yüzde 33,7, sanayi sektörünün payı yüzde 18,8 düzeyinde bulunuyor. Hizmetler ve sanayi, en fazla istihdam yaratan iki sektörü oluşturuyor ve iç göçte etkili oluyor. Kişi başına GSYH'de Kocaeli ilk sırada yer alırken, onu İstanbul ve Tekirdağ izliyor. Doğu Anadolu’da yer alan Van ve Ağrı ile Güneydoğu’da Şanlıurfa ise kişi başına milli gelirde son üç sırada yer alıyor.
>
Wall Street: Türkiye Ekonomisi Güçlenebilir
Wall Street: Türkiye Ekonomisi Güçlenebilir
The Wall Street Journal, Türkiye'nin uyguladığı ortodoks olmayan politikalara karşın ekonominin, dünya genelinde yumuşaması beklenen makroekonomik koşullar ve yurt dışı bağlantılarıyla tekrar güçlenebileceğini kaydetti. Makalede, zorlu geçen bir yılın ardından yatırımcıların 2023'te ülke ekonomisinin finansal zorlukların altından kalkamayacağı ya da ülkenin politikalarda değişikliğe gitmek zorunda kalabileceğini düşünebilecekleri, ancak her iki durumun da gerçekleşmeyebileceği ifade edildi. Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi sistemlerle Türk lirasındaki değer kaybının önüne geçildiği ve finansal sistemde oynaklığın azaltıldığı kaydedilen makalede, bankaların da artık daha güçlü göründüğü aktarıldı. Makalede, Türkiye'nin 2018'deki döviz krizine vurgu yapılarak, şunlar kaydedildi: "O dönemde uluslararası yatırımcıların negatif yaklaşımı, Türk bankalarının borçlarını çevirmesini zorlaştırdı. Bu kuruluşlar o zamandan bu yana döviz yükümlülüklerini azalttı ve gelirlerine paralel döviz borçlanmasına gitti. Yatırımcılar KKM gibi yatırım araçlarına yöneldi. Hükümetin uluslararası fonlama yerine yerel bankalara yönelmesiyle yurt dışına döviz yükümlülükleri azalırken, dolar bazlı varlıkları da arttı. Bu durum TCMB'nin net uluslararası rezervlerini 23 milyar dolara çıkarması ve sistemin çalışması için kullanmasıyla mümkün oldu. Son dönemde Tük lirasında oynaklığın azalması da, hanehalkının döviz bazlı mevduatlarını bozdurmaya başlamasına sebep oldu." Fon yöneticilerinin bu durumu bir mucize olarak nitelendirdikleri kaydedilen makalede, TCMB'nin bu rezervleri diğer ülkelerden swap ve forwardlar yoluyla borç aldığı ve bunların tutarının kasımda 69 milyar dolara ulaştığı belirtildi.
>
Gıda Enflasyonu 2023'te de Artmaya Devam Edecek
Gıda Enflasyonu 2023'te de Artmaya Devam Edecek
Üretim maliyetlerinin 2 trilyon dolarla rekor kırdığı bir ortamda küresel gıda enflasyonunun 2023'te fren yapmayacağı belirtiliyor. Verimsiz hasat, kesintiye uğrayan tedarik hatları ve yükselen maliyetler, 2022 yılında gıda perakendecileri ile tüketiciler için daha yüksek küresel fiyatlara neden oldu. Önümüzdeki on iki ayın bu eğilimi değiştirmesi pek olası görünmüyor. Ve gıda enflasyonu yeni yılda da artışını sürdürecek. Kuraklık, çok fazla yağış, savaş ve enerji maliyetleri önümüzdeki yıl da küresel tarım üretimini sınırlayacak gibi görünüyor. Pirinç ve buğday siloları 2023'ün ilk yarısında muhtemelen doldurulamayacak. Latin Amerika ve Güneydoğu Asya'daki olumsuz hava koşulları nedeniyle yemeklik yağ arzı da azalıyor. Maliyetler 2 trilyon dolarla rekor kırdı Gıda fiyatları 2022'de rekor seviyelere tırmandı. İthalat maliyetleri 2 trilyon dolarlık rekor bir seviyeye yükseldi. Bu durum dünya genelinde milyonlarca insanı, özellikle de hâlihazırda açlık ve yoksullukla mücadele edenleri vurdu. Buğday, Rusya'nın önemli tahıl ihracatçısı Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından mart ayında tüm zamanların en yüksek seviyesine sıçradı. Aynı durum palmiye yağı için de geçerliydi. Mısır ve soya fasulyesi ise on yılın en yüksek seviyesine tırmandı. O zamandan beri çoğu kısmen ya da tamamen geriledi. Yeni yıl için ne anlama geliyor? Avustralya'daki sel felaketi ve Arjantin'deki şiddetli kuraklık, önümüzdeki aylarda önemli buğday hasatlarını ve bulunabilirliğini düşürecek. ABD tarım alanlarındaki yağış azlığı da yılın ikinci yarısında arzı düşürebilir. Ana ihracatçı Hindistan'ın uyguladığı vergiler nedeniyle pirinç fiyatlarının yüksek kalması bekleniyor. Güney Amerika'daki mısır ve soya fasulyesi hasatlarının görünümü 2023'ün başlarında büyük ölçüde parlak görünüyor. Tarım Bakanlığı'na göre, ABD'nin önemli mahsullerinin yurtiçi arzının rahat kalması olası. Palm yağı, yüksek maliyetlerin gübre kullanımını da azalttığı Güneydoğu Asya'daki tropik fırtınalardan darbe alacak.
>
Türkiye İhracatta Dünya Ortalamasının Üstüne Çıktı
Türkiye İhracatta Dünya Ortalamasının Üstüne Çıktı
2023 yılında Türkiye’de ihracatın 265 milyar dolar düzeyinde olması beklenirken, Türkiye’nin dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladığı görüldü. 2023 yılında Türkiye’de ihracatın 265 milyar dolar düzeyinde olması beklenirken, Türkiye’nin dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladığı görüldü. 2011 ve 2021 yılları karşılaştırmasında Türkiye, ihracatta dünya ortalamasının üç katı bir büyüme kaydetti, ancak 2023 hedeflerini yakınsayamadı. 2021’de dünya ülkelerinin toplam yıllık ihracatı 2011’e göre yüzde 21,9 artışla 18 trilyon 141,4 milyar dolardan 22 trilyon 112,5 milyar dolara çıkarken, Türkiye’nin yıllık ihracatı yüzde 66,9’luk artışla 134,9 milyar dolardan 225,2 milyar dolara yükseldi. Türkiye 2011-2021 döneminde dünya ihracat liginde ise 2 basamak yükseldi. 2011’deki ihracat tutarıyla 32’nci sırada yer alan Türkiye, 2021 itibariyle 30’uncu oldu. Anılan yıl dünya ihracat liginde ilk beş değişmeyerek; sırasıyla Çin, ABD, Almanya, Japonya ve Hollanda olarak sıralandı. 2012 yılında hazırladığı ihracat stratejisi ile 2023 için 500 milyar dolarlık ihracat hedefi belirleyen Türkiye, bu hedefi yakınsayamasa da, küresel ticareti baskılayan beklenmedik gelişmelere rağmen dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladı. İhracatın, 2023’de 265 milyar dolayında kalacağı hesaplandı. 15 Temmuz darbe girişimi, İstanbul Havalimanı baskını, Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler, Covid 19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı gibi ulusal ve küresel ticareti baskılayan beklenmedik pek çok faktör bunda etkili oldu. Dünya ihracat hacmi de 2023’te beklenen 34,6 trilyon dolarlık düzeyin çok gerisinde kalırken; Türkiye’nin 2023 için belirlediği hedefin yaklaşık yarısı düzeyinde kalacağı, ancak dünya ihracat liginde 2 basamak yükselerek 30’uncu sıraya yükselmesi bekleniyor. 2023 stratejisi ne öngörüyordu? 2012 yılında Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve TİM eşgüdümü ile kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve katkılarıyla hazırlanan "2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı", Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı ile bir "Kamu Strateji Belgesi"ne dönüştürülerek Resmî Gazete'de yayımlanmıştı. İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile Türkiye’nin yakaladığı ihracat ivmesinin devamını sağlayarak sürdürülebilir bir ekonomi için ihracat atılımı ile yıllık ihracat hacmini 2023’te 500 milyar dolara, dünya ihracatındaki payını da yüzde 1,46’ya çıkarmak hedefleniyordu. 2023 yılında dünya ihracatının ise 34,3 trilyon dolar olacağı öngörülüyordu. Strateji çerçevesinde 2023 itibariyle 500 milyar dolar hedefini yakalamak için 2012-2023 yılları arasında yıllık ihracatın yıllık ortalama yüzde 11,7 artması öngörülüyordu. 2011 ve 2021 yılları karşılaştırmasında Türkiye, ihracatta dünya ortalamasının üç katı bir büyüme kaydetti, ancak 2023 hedeflerini yakınsayamadı. 2021’de dünya ülkelerinin toplam yıllık ihracatı 2011’e göre yüzde 21,9 artışla 18 trilyon 141,4 milyar dolardan 22 trilyon 112,5 milyar dolara çıkarken, Türkiye’nin yıllık ihracatı yüzde 66,9’luk artışla 134,9 milyar dolardan 225,2 milyar dolara yükseldi. 2023-2025 Orta Vadeli Program hedeflerine göre Türkiye’nin ihracatının 2022’nin tümünde 255 milyar dolar olacağı tahmin edilirken, 2023 ihracatı ise 265 milyar dolar olarak hedefleniyor. Bu da İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile 2023 için öngörülen 500 milyar dolarlık hedefin neredeyse yarısı demek. Dünya ihracatından pay yüzde 1’i geçti 2012 yılında dünya (mal) ihracatında Türkiye’nin yaklaşık yüzde 0,8 olan payının, 2013 yılında yüzde 0,91, 2018 yılında yüzde 1,18’e ve 2023 yılında yüzde 1,46’ya ulaşması hedefleniyordu. Bu hedefe, dünya toplam ihracatının 34,3 trilyon dolar olacağı öngörüsü baz oluşturuyordu. Aradan geçen sürede dünya ihracat hacmi de bu öngörünün uzağında kaldı. Türkiye’nin 2012- 2020 arasında az da olsa artmasına karşın yüzde 1’in altında seyreden dünya ihracatındaki payı, 2021 yılı itibariyle yüzde 1,02 ile ilk kez yüzde 1 düzeyini yakalamış oldu. Türkiye 30’uncu ihracatçı ülke 2023 yılında 2 trilyon dolar GSYH ile 10’uncu büyük ekonomi olma hedefi paralelinde hazırlanan 2023 İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile 2023 için öngörülen 500 milyar dolarlık ihracat hedefi yakalanamazken, Türkiye 2011-2021 döneminde dünya ihracat liginde 2 basamak yükseldi. 2011’deki ihracat tutarıyla 32’nci sırada yer alan Türkiye, 2021 itibariyle 30’uncu oldu. Anılan yıl dünya ihracat liginde ilk beş değişmeyerek; sırasıyla Çin, ABD, Almanya, Japonya ve Hollanda oldu. 25 milyar dolar ihracat yapılan ülke henüz yok 2011'de 27 olan 1-10 milyar dolar arasında ihracat yapılan ülke sayısının 2023'te 44'e, 10-25 milyar dolar aralığındaki ülke sayısının da bu dönemde 1'den 7'ye çıkarılması performans göstergesi kabul ediliyordu. İlk kez 2019'da bir ülkeye ihracatta 25 milyar doların aşılması, bu sayının 2023'te 5'e çıkarılması hedefleniyordu. Ekim 2022 sonu itibariyle yıllıklandırılmış verilere göre, 1-10 milyar dolar arasında ihracat yapılan ülke sayısı 43 olurken, ABD, İtalya, İngiltere ve Irak olmak üzere dört ülkeye 10-20 milyar dolar arasında ihracat yapıldı; yıllık ihracatın 20 milyarı aştığı tek ülke ise hala Almanya. 2023 Türkiye Sanayi Stratejisi’nde, 25 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren il sayısının da plan döneminde 1'den 4'e yükselmesi bekleniyordu. Ancak Ekim 2022 sonu itibariyle yıllıklandırılmış verilere göre 253 milyar dolarlık toplam ihracatın yaklaşık yarısını tek başına İstanbul gerçekleştirirken, 25 milyar doların üzerinde ihracat yapan başka bir il bulunmuyor. Sırasıyla İzmir, Kocaeli, Bursa, Ankara ve Gaziantep’in yıllık ihracat hacimleri 10-15 milyar dolar arasında değişiyor. İhracatçı sayısı 100 bine yaklaştı 2012 yılında 50 bin dolayında bulunan ihracatçı sayısının, 2023 sonuna kadar 20 bin kişinin eklenmesiyle 70 bine ulaşması stratejik planın performans kriterleri arasında yer alıyordu. İhracatçı firma sayısı öngörülerin üzerine artış gösterdi. 2016’da 70 bini aşan söz konusu firmalar, 2021 itibariyle 96 bin 158’e ulaştı. 2011 itibariyle sayıları 12 olan 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan firma sayısı 2021 itibariyle 15 oldu. İlk bin ihracatçının, toplam ihracatta 2011’de yüzde 65 dolayında bulunan, 2023'te yüzde 50'ye gerilemesi öngörülen payı, 2021’de yüzde 54,7’ye indi. Ar-Ge harcamaları Ar-Ge harcamalarının 2011’de yüzde 0,8 dolayında bulunan GSYH'ye oranının, 2023'te yüzde 3'e ulaşması öngörülürken, bu oran 2021’de yüzde 1,13 oldu. 2011'de yüzde 40’larda bulunan, 2023’te yüzde 66,9'a yükselmesi hedeflenen özel sektörün toplam Ar-Ge harcamalarındaki payı, 2021 itibariyle yüzde 70,7 oldu. İhracatta yüksek teknoloji payı Türkiye Sanayi Stratejisi’nin uzun dönemli vizyonu, “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak”; genel amacı ise “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” olarak belirlenmişti. Orta-yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ihracatı içinde 2011’de yüzde 28 olan payının 2023’te yüzde 35’e yükselmesi hedefleniyordu. Söz konusu pay, TÜİK’e göre bu yılın Ocak-Ekim dönemi itibariyle yüzde 33,1 oranı ile 2023 hedefini yakınsadı. İmalat sanayii ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin 2011’de yüzde 3,6 olan ve 2023’te yüzde 8’e ulaşması hedeflenen payı ise aynı dönemde yüzde 2,9’da kaldı. 2023’te yüzde 57’ye gerilemesi öngörülen düşük ve orta-düşük teknolojili ürünlerin toplam payı da Ocak-Ekim 2022 dönemi itibariyle yüzde 64 olarak gerçekleşti.
>
Vergi Sisteminde Köklü Reforma İhtiyaç Var
Vergi Sisteminde Köklü Reforma İhtiyaç Var
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "Amacımız, hem daha düşük vergi oranları uygulaması hem de vergi sisteminin basit ve anlaşılabilir şekilde tasarlanması olmalıdır" dedi. Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu, “Her vergi artışının kayıt dışını artırdığını da göz ardı edemeyiz. Ben ekonomi tahsili gördüm ve orada öğrendiğimiz ilk söz, 'fazla vergi, vergiyi öldürür' idi. Yani vergide aşılmaması gereken sınırlar, eşikler, oranlar vardır. Onlar aşılırsa, 'daha fazla vergi toplayayım' derken, daha az toplamak riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle amacımız, hem daha düşük vergi oranları uygulaması ve hem de vergi sisteminin basit ve anlaşılabilir şekilde tasarlanması olmalıdır. Vergi tabanını genişletmeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Bu bakış açısıyla vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulmaktadır” dedi. Yasa dışı ticaret nedeniyle yaşanan gelir kaybının tahmin edildiğinden de fazla olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, sadece buradaki 4 sektörden kaynaklı vergi gelir kaybının 50 milyar lirayı geçtiğini bildirdi. Hisarcıklıoğlu, bunun da 2021 ÖTV gelirlerinin neredeyse 4'te 1'ine denk geldiğini belirtti.
>
Küresel Ticarette 32 Trilyon Dolar Beklentisi
Küresel Ticarette 32 Trilyon Dolar Beklentisi
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), küresel ticaret hacminin 2022'nin sonunda 32 trilyon ABD doları seviyesine yükseleceğini öngördü. UNCTAD'ın 2022 Küresel Ticaret Eğilimleri Raporu'nda, bu yılın ikinci yarısında dünya genelinde ticarette hafif yavaşlama görülmesine rağmen yıl boyunca küresel ticaret hacmindeki ilerlemenin istikrarını koruduğu bildirildi. Birçok ülkede kötüye giden ekonomik şartlar ve artan güvensizliğin 2022'nin ikinci yarısında yavaşlamaya sebep olduğu fakat buna rağmen yıl sonuna doğru küresel ticaret hacminin 32 trilyon doları bulacağı tahmini yapıldı. 2022'nin üçüncü çeyreğinde mal ticaretinin yüzde 1 azaldığı, ikinci çeyrekte ise hizmet ticaretinin yüzde 1,3 artış gösterdiği bilgisi paylaşıldı. Raporda, yılın dördüncü çeyreğinde mal ve hizmetlerde küresel ticaret değerinin azalacağı öngörüldü.
>
Sanayi Üretiminde Sürpriz Artış
Sanayi Üretiminde Sürpriz Artış
Buna göre, ekimde takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,5 yükseldi. Arındırılmamış sanayi üretim endeksinde de yıllık bazda yüzde 3,1 artış oldu. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, endeksin, ekimde geçen yılın aynı ayına göre madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe yüzde 7,4, elektrik gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektöründe yüzde 4,8 azaldığı, imalat sanayi sektöründe ise yüzde 3,7 arttığı görüldü. Sanayi üretiminde aylık veriler Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ekimde eylül ayına kıyasla yüzde 2,4 artış gösterdi. Söz konusu ayda bir önceki aya göre madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi yüzde 7,8, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 2,5 artarken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 2,1 azaldı. AA Finans Sanayi Üretimi Beklenti Anketi'ne katılan ekonomistler, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin, ekimde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,3 azalmasını bekliyordu. Arındırılmamış sanayi üretim endeksinin de yıllık bazda yüzde 0,2 azalacağı öngörülmüştü. Pozitif artışta yüksek teknolojili ürünlerin etkisi yüksek Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, açıklanan sanayi üretimi verilerine değinerek, ekimde sanayi üretiminin yıllık bazda yüzde 2,5, aylık bazda ise yüzde 2,4 arttığını bildirdi. Yüksek teknolojili üretimde yaşanan artışa işaret eden Varank, şu bilgileri verdi: "Özellikle yüksek teknolojili imalat sanayi üretiminde gözlenen aylık yüzde 11'lik ve yıllıkta da yüzde 36,7'lik değişim oranları ekim ayında da sanayi üretiminin artmasında çok etkili oldu Aslında kamuoyu çevreleri sanayi üretiminin düşmesini bekliyordu. Çünkü Avrupa'da resesyon var. İhracatta yavaş yavaş bir azalmaya doğru gidiyoruz. Ama özellikle yüksek teknoloji üretimindeki artışla beraber hamdolsun ekimde de sanayi üretimimiz pozitif gelmiş oldu. Bu işin yüksek teknolojili ürünlerle olması aslında sanayimizdeki dönüşümü de göstermesi açısından çok önemli. Gördüğünüz gibi rakamlar ortada bu zamana kadar yan gelip yatmış olanlar da şimdi kalkmış sözüm ona inovasyon dersi ile ilgili bize birtakım iddialarda bulunuyorlar." Sanayide çarklar hızla dönmeye devam ediyor Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, “Durgunluk riski ile karşı karşıya olan dünyanın gelişmiş ekonomilerinde sanayi üretimi hız keserken, Türkiye'de ise sanayi üretimi Ekim ayı itibarıyla hem aylık hem de yıllık bazda güçlü bir artış göstermiştir” dedi. Nebati açıklamasında “Ekim ayı; ara malında, dayanıklı tüketim malında, sermaye malında üretimin güçlendiği bir ay olurken yerli üretimi ve ihracatı önceleyen politikalarımız çerçevesinde sanayide çarklar hızla dönmeye devam etmektedir. İstihdamdaki artışın ardından sanayi üretimindeki yükseliş, Türkiye Ekonomi Modelinin çıktılarını bizlere göstermeye devam etmektedir” ifadesini kullandı.
>
İhracatı en çok artan il Yozgat ve Muş
İhracatı en çok artan il Yozgat ve Muş
Bu yılın 11 ayında 79 ilin ihracatı 1 milyon dolar sınırını aşarken, bu kentler arasında en yüksek artış yüzde 253,9 ile Yozgat'ta gerçekleşti. TİM verilerine göre, Türkiye'nin ihracatı, ocak-kasım döneminde yüzde 14 artışla 231 milyar dolara yükseldi. İstanbul’un ihracatı 90,6 milyar dolar oldu. Bu yılın 11 ayında 79 ilin ihracatı 1 milyon dolar sınırını aşarken, bu kentler arasında en yüksek artış yüzde 253,9 ile Yozgat'ta gerçekleşti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin ihracatı, ocak-kasım döneminde yüzde 14 artışla 231 milyar dolara yükseldi. Yılın 11 ayında ülke genelinde 62 ilin ihracatı artarken, 11 kentteki azalış tek hane olarak gerçekleşti. Bu dönemde 79 ilin ihracatının 1 milyon doların üzerinde gerçekleştiği görüldü. Sadece Tunceli ve Bayburt'un dış satımı bu rakamın altında kaldı. Ocak-kasım döneminde en yüksek ihracat 90,6 milyar dolarla İstanbul'dan gerçekleşti. Ocak-kasım döneminde ihracatı 1 milyon dolar ve üzerinde olan 79 kent arasında en yüksek artış yüzde 253,9 ile Yozgat'ta görüldü. Yozgat'ın ihracatı, 15,47 milyon dolardan 54,75 milyon dolara yükseldi. Yozgat'ı, yüzde 125,1 ile Muş (4,39 milyon dolar) izledi.
>
Almanya'da Türk girişimciler 80 milyar avro ciro yapıyor
Almanya'da Türk girişimciler 80 milyar avro ciro yapıyor
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Almanya'da 80 bin Türk girişimcisinin yılda 80 milyar avro ciro yaptığını ve 500 bin bin kişiyi istihdam ettiğini belirterek, "Ülkemizde 8 bine yakın Alman firması 10 milyar avro yatırım 120 bin kişiye istihdam sağlıyorlar. Almanya'daki Türklerin yatırımlarıyla ve Türkiye'deki Alman yatırımlarından gurur duyuyoruz" dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Berlin'de Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TATSO) 15. Genel Kurul toplantısının ardından düzenlenen Türk-Alman Ekonomi Forumu toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye ile Almanya arasında köklü, tarihi ve iktisadi ilişkilerin bulunduğunu kaydetti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 40 milyar doların üzerinde olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Almanya'da 3 milyonun üzerinde çoğunluğu Alman vatandaşı olan Türk yaşamaktadır. Siyasette sporda sanatta insanımız çok önemli görevler yürütmektedir. Hem Alman ekonomisine hem Türk ekonomisine katkı sunan Türk girişimcilerle gurur duyuyorum. Hepiniz birer kahramansınız. Birer başarı hikayesisiniz." dedi. Dünya ekonomisini derinden sarsan Kovid-19 salgınını hatırlatan Hisarcıklıoğlu, salgına karşı aşıyı bulanın yine Almanya'da yaşayan Türk bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci olduğunu, bunun da iki ülkenin birbirine olan etkisini gösterdiğini ifade etti. "Türk girişimcisi yılda 80 milyar avro ciro yaptı" Almanya'da 80 bin Türk girişimcisinin yılda 80 milyar avro ciro yaptığını ve 500 bin bin kişiyi istihdam ettiğine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, "Ülkemizde 8 bine yakın Alman firması 10 milyar avro yatırım 120 bin kişiye istihdam sağlıyorlar. Almanya'daki Türklerin yatırımlarıyla ve Türkiye'deki Alman yatırımlarından gurur duyuyoruz" ifadelerini kullandı. TATSO'nun varlığı kadar Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odasının (AHK) varlığını da önemsediklerini dile getiren Rifat Hisarcıklıoğlu, iki kurumun misyonunun karşılıklı yatırımları ve ticareti artırmak olduğunu belirtti. Hisarcıklıoğlu, Almanya'nın Avrupa Birliğinin (AB) en büyük ekonomisi ve lokomotif ülkesi olduğunu vurgulayarak, "Almanya Türkiye AB ilişkilerinde daima belirleyici ve öncü olmuştur. Türkiye'yi AB'ye yakınlaştıran her kararda mutlaka Almanya'nın desteği var. Türkiye AB ilişkilerininin gündemine bakınca özellikle Almanya'nın desteğine daha çok ihtiyacımız var. Özellikle yeşil ve dijital dönüşüm, gümrük birliği modernizasyonu ve Türk vatandaşları için vize serbestisi bu konuların başında yer almaktadır. Almanya ile olan ekonomik ilişkilerimizi genişletmek ve derinleştirmek istiyoruz" diye konuştu. Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeir'in kendisine geçen yıl Alman liyakat nişanı verdiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, bu vesileyle kendisine şükranlarını sunduğunu sözlerine ekledi. "TOGG'umuzu bekliyoruz" Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen de, Almanya'nın Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olduğunu ve ikili ticaretin dengeli biçimde artırılarak, yıllık hacmin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın koyduğu hedef olan 50 milyar dolara ulaşmasını istediklerini söyledi. Şen, konuşmasında Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) İcra Direktörü Gürcan Karakaş'ı işaret ederek, "TOGG araçlarını yakın zamanda Berlin sokaklarında görmeyi umduğumuzu da belirtmek isterim. Heyecanla beklediğimizi TOGG'ların ilklerinden bize söz verildiğini buradan hatırlatmak istiyorum. TOGG'umuzu bekliyoruz" dedi. AB ile Türkiye arasında yürürlükte olan Gümrük Birliği Anlaşmasının e-ticaret, kamu alımları, tarım ve diğer sektörleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve güncellenmesiyle Türkiye ve Almanya arasındaki ticaret hacminin daha da artacağını ifade eden Şen, "Gümrük Birliği’nin güncellenmesi Türkiye ile Almanya arasında iş yapan ve yapmayı amaçlayan herkes için çok önemli bir adım olacaktır. Bunun için hep birlikte çalışmalıyız" ifadelerini kullandı. Avrupa'da enerji krizinin tetiklemesiyle Almanya’da son dönemde en çok konuşulan konulardan birinin enerjide dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş ve sanayide hidrojen üretimi payının arttırılması olduğunu dile getiren Şen, şöyle devam etti: "Batı dünyası ile Rusya arasında derinleşen krizde yapıcı rol oynayan ülkemizin, konumu, güçlü ekonomisi ve uluslararası enerji projelerindeki tecrübesiyle, doğal gaz başta olmak üzere enerji krizinin aşılmasında önümüzdeki dönemde başat rol üstlenmesi beklenmektedir. Hidroelektrik ve jeotermal gibi gelişmiş yenilenebilir enerji yatırımları olan Türkiye’nin özellikle güneş ve rüzgar enerjisinde de yüksek potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye sahip olduğu yüksek üretim gücüyle yenilenebilir enerji alanında Avrupa'nın arz güvenliğine katkıda bulunabilecek en güvenilir ortaklardan biridir." Büyükelçi Şen, Türkiye'nin uygun rekabet ortamı, yatırım teşvikleri, gelişmiş yasal düzenlemeleri, jeopolitik konumu ile öne çıkan ülke konumunda olduğunu vurgulayarak, "Türkiye yükselen pazarlara ulaşım kolaylığı, güçlü üretim altyapısı, gelişmiş ulaşım ve tedarik kanalları, lojistik merkezleri, ham madde ve ara girdilere kolay erişim imkanı, kalifiye iş gücü, iyi eğitimli 85 milyonluk insan kaynağı ve akademik bilimsel altyapısı ile yeni tedarik kanallarının oluşturulmasında ve mevcutların çeşitlendirilmesinde öne çıkan bir ülkedir. Bu güçlü yönlerimiz sayesinde birçok sektörde Avrupa'nın ve bölgemizin üretim ve inovasyon merkezi haline gelmeyi amaçlıyoruz." şeklinde konuştu. TATSO Başkanı Rolf Königs ise, Türkiye'yi ve Türk Alman dostluğunu çok sevdiğini, bunu geliştirmek için her şeyi yapmaya devam edeceğini söyledi. Napolyon'un sözüne atıfta bulunan Königs, "Dünya tek ülke olsaydı oranın da başkenti İstanbul olurdu" diyerek Türkiye'ye olan sevgisini vurguladı.
>
Çin, 'Büyük Corona Salgını' için hazırlanıyor
Çin, 'Büyük Corona Salgını' için hazırlanıyor
Çin, Sıfır-Covid önlemleri gevşetmeye başlamasıyla ülkede corona vakalarının zirve göreceği konusunda uyarıyor. Çin, Sıfır-Covid önlemlerini hızla kaldırdığı ve bazı uzmanların beklediğinden daha hızlı bir yeniden açılmayı benimsediği için Covid vakalarında keskin bir artışla karşı karşıya olduğu konusunda uyarıyor. Çin'in Covid danışmanlarından biri olan Zhang Wenhong, Salı günü Caixin tarafından yayınlanan bir yazısında, Sıfır-Covid politikasından ani uzaklaşmanın birçok insanı şaşkına çevirdiğini ve enfeksiyonlarda bir artışın "kesinlikle kaçınılmaz" olduğunu yazdı. Diğer ülkelerin deneyimlerine atıfta bulunarak, ülkenin muhtemelen büyük bir ilk zirve göreceğini ve ardından önemli ölçüde daha zayıf ikinci ve üçüncü dalgalar göreceğini yazdı. Yorumlar, Çin'in kendisini üç yıl boyunca izole eden Sıfır-Covid politikasının son kalıntısı olarak geçen hafta neredeyse tüm virüs kısıtlamalarını kaldırmasının ardından geldi. Hızlı bir şekilde yeniden açılması birçok Çinli gözlemciyi şaşırttı ve yetkililerin artan vakalar ve sağlık sistemi üzerindeki kaçınılmaz baskıyla başa çıkmak için önlemler almaması nedeniyle dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin zorlu bir yolla karşı karşıya olduğuna dair endişeleri artırdı.
>
Yeni Karbonsuzlaşma Hedefi Elbisesi Sanayiye Bol Geldi
Yeni Karbonsuzlaşma Hedefi Elbisesi Sanayiye Bol Geldi
Bilim insanları ve enerji uzmanların göre Çevre Bakanlığı’nın COP 27’de açıkladığı emisyon hedefine Türkiye ancak 2070’te ulaşacak. Hedefin yüksek tutulması nedeniyle sanayiciler emisyon azaltımı için hiçbir hedef baskısı hissetmeyecek. İklim Kanunu ile kurulacak karbon piyasası da işlevsiz kalacak. Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nda (COP27) Türkiye’nin ‘ulusal katkı beyanı’ ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından açıklanan karbonsuzlaşma yol haritasında öngörülen hedefler ‘gerçekleşmesi imkansız bir senaryo’ olarak bulundu. Bilim insanları ve enerji uzmanların göre Çevre Bakanlığı’nın COP 27’de açıkladığı emisyon hedefine Türkiye ancak 2070’te ulaşacak. 2030 ve 2038’e ilişkin emisyon hedefinin yüksek tutulması nedeniyle sanayiciler emisyon azaltımı için hiçbir ‘hedef baskısı’ hissetmeyecek. Kurulacak karbon piyasası da işlevsiz kalacak. Hazırlıkları süren İklim Kanunu da Türkiye’nin karbonsuzlaşmasına yönelik çabalara katkıda bulunamayacak. Sabancı Üniversitesi SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin düzenlediği bir etkinlikte bir araya gelen Shura Direktörü Alkım Bağ Güllü, Mercator-İPM Araştırmacısı Prof. Dr. Ebru Voyvoda, COBENEFITS Projesi Kıdemli Proje Danışmanı Dursun Baş, İstanbul Politikalar Merkezi’nde Kıdemli Uzman ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin bir yandan COP 27’den izlenimlerini paylaştı, bir yandan da Çevre Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Ulusal Katkı Beyanı’nda yer alan emisyon azaltımı senaryosunu değerlendirdi. COP 27’de alınan kararları yorumlayan konuşmacılar fosil yakıtlardan çıkış, 100 milyar dolarlık zarar finansmanı fonu, emisyon azaltımına ilişkin olarak Kuzey ve Güney ülkelerinin pozisyonları, ülkelerin bu süreçte tavırlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundular. 2053 net sıfır emisyon hedefi ile 7 sektörde emisyon azaltımını içeren Türkiye’nin yeni Ulusal Katkı Beyanını değerlendiren konuşmacılar bu kapsamda 2030 yılı için yüzde 21 olarak açıklanan artıştan azaltım hedefinin yüzde 41’e çıkarılmasını böylelikle 2030 yılı için yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı öngörmesini, 2038’de emisyonda pik noktaya ulaşarak 2053’te sıfıra inilmesi sürecini satırbaşlarıyla şöyle değerlendirdiler: Gerçekleşmesi imkansız senaryo ● Türkiye’nin emisyon azaltımına ilişkin referans senaryosu değiştirilmedi. Bir öncekinde olduğu gibi 2030’da 1 milyar 175 milyon tona çıkacağımız öngörülüyor.Türkiye’nin resmi azaltım senaryosuna göre 2030’a kadar burada yüzde 41 azaltım yapacağız. Ardından 2038’de emisyonda pik yapacak, bu tarihten sonra da her yıl yüzde 13,6 azaltım yaparak 2053’te sıfıra ineceğiz. Bu da aşağı yukarı 800 milyon tona denk geliyor. ● Senaryoda Türkiye’nin emisyonda 2030’da 693 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Bu da 2010 emisyonlarının yüzde 32-33 üzerinde. Bu senaryoya göre bir yandan indirim miktarı yükseltilirken emisyonda da yüzde 32-33 artış yapılacağı anlamına geliyor. Verilen hedef emisyona ancak 2070’te ulaşırız ● Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi imkansız. SHURA olarak hazırladığımız bir araştırmaya göre Türkiye 1 milyar 175 milyon tonluk emisyon miktarına ancak 2070’te ulaşabiliyor. Bu miktara 2030’da ulaşılacakmış gibi bir bir senaryo yapmak gerçekçi değil. Üstelik buradan yüzde 41 düşüş yapıldığı zaman bizim referans senaryoda çıkmasını beklediğimiz emisyon miktarından da 40 milyon ton yüksek çıkıyor. Sonuç olarak Türkiye çıkacaksa ancak 693 milyon tona çıkar. Bu durumda referans senaryo oldukça iyi hazırlanmış ancak ‘azaltım senaryosu’ olarak verilmiş. Hedef konmamış anlamına geliyor Bu senaryo sanayi için, sektörler için fiilen emisyon azaltımı hedefi konmaması anlamına geliyor. Bu durumda sektörler açısından da herhangi bir hedef kalmamış oluyor. Böylesine bir hedef olduğunda ne şirketler, ne kurumlar harekete geçebilir. Çünkü bu hedef “Bugün ne yapıyorsanız, onu sürdürün” anlamına geliyor. Oysa bir hedef verildiği zaman ülke olarak, sektörler olarak, “Bu hedefe uymadığımız takdirde zarar görürüz.” zorlaması olması ve bu hedefe uymak için çaba gösterilmesi lazım. ● Üstelik bu kömürü artıran bir senaryo. 2030’da 693 milyon tonluk emisyon hedefinde bile kömür kullanımı artıyor. Kömürü artıran bir senaryoda Türkiye’de herhangi bir dönüşüm yapılamaz. ● Öte yandan özel sektörün bu süreçte daha ileride olduğunu görüyoruz. Sanayi kuruluşları emisyonlarını azatlım programları yapıyorlar. Regülatif irade ortada yoksa tersinin talep edilmesi ve istenmesi gerekiyor. Aksi halde iklim müzakerelerinin de anlamı kalmaz. Zaten Trump zamanındaki ABD görüşü de böyleydi. Müzakerelere gerek yok ülkeler emisyon azaltımını kendi kendilerine yapacaklar. İklim Kanunu da ölü doğacak ● Bu senaryo İklim Kanunu’nu da fonksiyonsuz bırakacak. Çünkü İklim Kanunu bu senaryo ile paralellik taşıyor. Kanun’un yarısı Karbon Ticaret Sistemi’nin nasıl çalışacağını düzenliyor.Bu durumda Karbon Ticaret Sistemi de boşa çıktı.Böyle bir yol haritası ile hangi, ne kota koyacaksınız? Karbonu nasıl fiyatlayacaksınız? Sıfır fiyatlı bir karbon piyasamızın olacağı çok net. Türkiye, 2015'te sunduğu Ulusal Katkı Beyanı çerçevesinde 2030’a kadar hiç önlem alınmazsa emisyonların 1 milyar 175 milyon tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon ton seviyesinde tutulacağını söylemişti. Türkiye yeni Ulusal Katkı Beyanı ile 2030 yılına kadar emisyonları 725 milyon ton civarında tutmayı amaçladığını dile getirmiş oldu. Bakan Kurum COP 27’de ne demişti? “Ülkemizin 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri ile iklim değişikliğiyle mücadelemizde yeni bir dönemi başlatmış bulunuyoruz. Bu önemli çalışmalarımızın neticesinde iki önemli kararımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi; iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir referans olacak, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanını, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla tüm kurumlarımız ve özel sektörle istişare ederek, bilimsel bir yaklaşımla hazırladık. Ekonomi genelinde, 7 emisyon azatlım sektörünü ve uyum bileşenini içeren belgemizi, bir öncekinden daha iddialı hedeflerle, ülkemizin yeşil dönüşümünü gerçekleştirecek 2053 net sıfır hedefimize uygun olarak güncelledik. Bu kapsamda, Türkiye olarak 2030 yılı için yüzde 21 olarak açıkladığımız artıştan azaltım hedefimizi yüzde 41’e yükseltiyoruz. Böylece, ülke olarak, 2030 yılı için, yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapmış olacağız. İkinci olarak, en geç 2038 yılında emisyonlarımızı tepe noktasına ulaştıracak ve net sıfır hedefimize güçlü politikalarımızla ilerlemeye devam edeceğiz.” Shura hakkında… SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi yenilikçi bir enerji dönüşümü platformu olarak, enerji sektörünün karbonsuzlaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. SHURA, Türkiye’deki enerji sektörünün politik, teknolojik ve ekonomik yönleri üzerine yapılan çalışmaların tartışıldığı, sürdürülebilir ve geniş kabul görmüş ortak bir zemine olan ihtiyacı karşılamak için kurulmuştur. SHURA’nın misyonu gerçeklere dayalı analizler ve en güncel veriler ışığında, Türkiye’nin düşük karbonlu bir enerji sistemine geçişi hakkındaki tartışmaları desteklemektir. Farklı paydaşların bakış açılarını dikkate alan merkez, bu geçişin ekonomik potansiyeli, teknik fizibilitesi ve ilgili politika araçlarına yönelik bir anlayış oluşturulmasına katkı sunmaktadır. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, European Climate Foundation (ECF), Agora Energiewende ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ortaklığında kurulmuştur.
>
İhracatta Türk Malı Vurgusu
İhracatta Türk Malı Vurgusu
Ticaret Bakanlığı, ihracatta “Türk malı” imajının yerleştirilmesini teşvik ederken bu kapsamda 324 marka, “Marka” ve “Turquality” programları kapsamında destekleniyor. Ticaret Bakanlığı'nın Marka Programı kapsamında 120 firmanın 125 markası, Turquality Programı ile 187 firmanın 199 markası olmak üzere toplam 324 markaya destek veriliyor. İhracatta “Made in Türkiye” markasının daha ileriye taşınması da firmaların yurt dışındaki tedarik zincirlerine gerçekleştirecekleri ara malı, yatırım malı hatta ham madde ihracatının artışı ve sürdürülebilirliği için önem taşıyor. 120 firmaya ait 125 marka “Marka Programı”, 187 firmaya ait 199 marka da “Turquality Programı” çerçevesinde olmak üzere toplam 324 marka destek görüyor. Marka-Turquality programları kapsamına alınan firmaların patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve marka tesciline ilişkin harcamaları, sertifikasyona ilişkin giderleri, moda/endüstriyel ürün tasarımcısı istihdamına ilişkin giderleri, tanıtım, reklam ve pazarlama faaliyetleri, yurt dışı birimlere ilişkin giderleri, yönetim, tasarım, hukuk, bilişim ve sürdürülebilirliğe yönelik danışmanlık giderleri Bakanlık kaynaklarından destekleniyor. Bu çerçevede verilen tasarım destekleri öne çıkarken tasarımcı şirketlerinin, tasarım ofislerinin ve iş birliği kuruluşlarının gerçekleştireceği tanıtım, reklam, istihdam, patent tescili, danışmanlık harcamaları ile yurt dışında açacakları tasarıma dair birimlerin giderleri gibi birçok masraflarına destek sağlanıyor.
>
Irak’ta 100 Milyar Dolarlık Fırsat
Irak’ta 100 milyar dolarlık fırsat
DEİK Türkiye-Irak İş Konseyi Başkanı Halit Acar, “Irak'ta çok büyük fırsatlar bulunuyor. Yaklaşık 1,5 ay önce yeni hükümet kuruldu. Şu anki yeni hükümet birçok alanda yatırım yapmayı planlıyor ve bu alanlarda Türkiye'nin de mutlaka pay almasını diliyorum” dedi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Irak İş Konseyi Başkanı Halit Acar, Irak'a 2023'te 16 milyar dolar ihracat yapmayı ve en fazla ihracat yapılan ülkeler sıralamasında bu ülkenin ikinci sıraya yükselmesini hedeflediklerini söyledi. Acar, Irak’ta 200 milyar doların üzerinde bütçe bulunduğunu ve mevcut projelere şimdiden 100 milyar dolarlık bütçe ayrıldığını söyledi. Irak'a hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri, kimyevi maddeler, kağıt ve orman malzemeleri, mobilya ve çelik gibi ürünlerin ihraç edildiğini ifade eden Acar, "Irak'ta çok büyük fırsatlar bulunuyor. Yaklaşık 1,5 ay önce yeni hükümet kuruldu. Şu anki yeni hükümet birçok alanda yatırım yapmayı planlıyor ve bu alanlarda Türkiye'nin de mutlaka pay almasını diliyorum. Türkiye olarak bizler çok yüksek standartlarda üretim yapıyoruz. Müteahhitlik alanında başarılara imza atmış firmalarımız var. Elektrik projeleri, toplu konut projeleri, tarım sulama projeleri ve altyapı, üstyapı, ulaştırma projeleri, Musul Organize Sanayi Bölgesi inşaat alanı, sağlık, okul gibi birçok alanda müteahhitlik projeleri bulunmakta. Bunlara yaklaşık 100 milyar dolar bütçe ayrılmış durumda. Toplamda Irak'ta 200 milyar doların üzerinde bir bütçe bulunuyor. Bu bütçeden de mutlaka Türk iş insanlarımızın faydalanması gerekiyor” dedi. Acar, kendilerinin de her türlü görüşme, sıcak ilişki ve birebir takip ile çalıştıklarını anlatarak “Irak'ta Sayın Büyükelçimizle, başkonsolosluklarımızla, ticaret müşavirlerimizle birebir koordinasyon halinde çalışıyoruz. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri ve ticaret hacmini artırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Irak bizim hem kadim dostumuz hem de komşu ülkemiz. İki ülke arasında ne kadar sıcak ilişkimiz olursa o kadar ticaretimize de faydası oluyor” açıklamasını yaptı. 16 milyar dolar ihracat hedefi Halit Acar, Türkiye-Irak ilişkilerinin çok güzel ilerlediğini, bu ülkeye yapılan ihracatın her geçen gün arttığını belirtti. Bu yılın 11 ayında Irak'a 12 milyar 604 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiği bilgisini veren Acar, 2021 yılında Irak'ın en fazla ihracat yapılan ülkeler sıralamasında beşinciyken, bu yıl üçüncü sıraya yükseldiğini kaydetti. Irak'a en fazla ihracatın 2,6 milyar dolar ile İstanbul, 1,8 milyar dolarla Gaziantep, 833 milyon dolarla Mardin'den yapıldığını dile getiren Acar, şöyle konuştu: "2022 yılı sonu itibarıyla 14 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Geçen sene 11,2 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiştik. Yıl itibarıyla baktığımızda yüzde 25'lik bir artış görmüş oluyoruz. 2023 yılında 16 milyar doların üzerinde ihracat yapmayı hedefliyoruz.”
>
Asgari 3 milyar TL'lik liman yatırımına destek kararı

Asgari 3 milyar TL'lik liman yatırımına destek kararı

Yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararda düzenlemeler yapan Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Karara göre, endüstri bölgelerinde gerçekleştirilecek asgari 3 milyar TL tutarındaki liman ve depolama tesisi yatırımlarının stratejik olarak desteklenmesine karar verilebilecek. Bu yatırımlarda stratejik yatırımlar için öngörülen komisyon değerlendirmesi aranmaksızın teşvik belgesi düzenlenecek. Kararla, karar kapsamındaki yatırımların desteklemesi amacıyla verilecek yatırım kredilerine ilişkin hükümleri belirleyen kararın 11. maddesinde yer alan ve "yatırım taahhütlü avans kredisi"ne ilişkin fıkra ile 24. maddesinde yer alan otel yatırımları teşvik belgelerinin genel teşvik sistemine dönüştürülmesine ilişkin 9. fıkrası yürürlükten kaldırıldı. Kararın, imalat sanayiine yönelik düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1 Ocak 2017 ile 31 Aralık 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek bina-inşaat harcamalarında KDV iadesi, kurumlar vergisi veya gelir vergisi indirimine ilişkin geçici 8. maddesi de yürürlükten kaldırıldı. Kaynak: https://www.ekonomim.com/ekonomi/asgari-3-milyar-tllik-liman-yatirimina-destek-karari-haberi-675662
>
Bulgaristan'da analizler uzadı meyve-sebze TIR'larda kaldı!

Bulgaristan'da analizler uzadı meyve-sebze TIR'larda kaldı!

Türkiye’den Avrupa'ya ihraç edilen yaş sebze ve meyvelerin Bulgaristan’da analizlerin uzun sürmesi nedeniyle Türkiye tarafından 800’e yakın TIR’ın uzun kuyruklar oluşturmasına neden oldu. Avrupa Birliği’nin (AB) sınır kapısında ki sıkıntı hem üreticiyi hem de ihracatçıyı vurdu. EKONOMİ gazetesine açıklamada bulunan sektör temsilcileri, yeni seçimden çıkan Bulgaristan’da bürokrasinin yavaş işlediğini bununda özellikle sınır kapılarında kendini iyice hissettirdiğini kaydettiler. İç pazarda fiyatlar düşerken ihracatçılar da taahhütlerini yerine getiremediği için ithalatçı firmalar tarafından çeşitli cezai yaptırımlar uygulandığını kaydeden Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği (BAİB) Başkanı Ümit Mirza Çavuşoğlu, Bulgaristan sınır kapısındaki sıkıntı nedeniyle hasarın büyük boyutlara ulaştığını bildirdi. İç piyasaya maliyetine ürün arzı arttı Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe, yeni dönem sera sezonunun sıkıntılı başladığını söyledi. Bulgaristan sınır kapısında yüzlerce TIR’ın uzun kuyruklar oluşturması ve analiz konusunda zorluk çıkarılması nedeniyle çiftçinin de mağdur olduğunu belirten Kökçe, şunları kaydetti; “Bulgaristan sınır kapısında analiz için bekleyen TIR’ların süresinin uzaması ürünün bozulmasına yol açıyor. Gümrük kapılarında TIR’ların kuyruk oluşturması nedeniyle fiyatlar da ucuzlamaya başladı. Hem üretici hem de ihracatçı zarar ediyor. TIR’lar beklediği için ihracatçı ürün almıyor. Bu kez üretici maliyetinin altında satışa zorlanıyor.’’ 20 gündür sorun devam ediyor Batı Akdeniz İhracatçı Birliği (BAİB) Başkanı Ümit Mirza Çavuşoğlu da, Bulgaristan sınır kapısındaki TIR kuyruklarının azaltılması ve analizlerin daha hızlı yapılması için hükümetler arası görüşmelerin sürdüğünü bildirdi. Bulgaristan sınır kapısında yaklaşık 20 gündür yaşanan sıkıntı nedeniyle ihracatçıların büyük hasar gördüğünü anlatan Çavuşoğlu, “Bulgaristan sınır kapısında 700-800 TIR bekliyor. Bulgaristan tarafında analizlerin geç sürmesi nedeniyle TIR’larda ürün bozuluyor. İhracatçı müşterisine karşı taahhüdünü yerine getiremiyor. Bu nedenle alıcı firmalar tarafından cezai yaptırımlar uygulanıyor. Cezai yaptırımların yanında iptaller de artıyor. Hasar çok büyük” diye konuştu. Günlük kapasite 300, 500 TIR çıkış yapmak istiyor Asıl işin bundan sonrasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, maliyetin altında satışların başladığını bildirdi. Çavuşoğlu, “Şu anda Bulgaristan sınır kapısında 700-800 TIR bekliyor. Sınır kapısında günlük 300 TIR analizi yapılabiliyor. Buna rağmen Türkiye tarafından günlük 450-500 TIR fazladan gidiyor” diye konuştu. “TIR’lar kasıtlı bekletiliyor” Antalya OSB ve ATSO Başkanı Ali Bahar da, Antalya'dan zor koşullara rağmen yapılan ihracatta yüzde 10 artış yakalandığını ifade etti. Yaş meyve sebze ihracatında sıkıntı yaşandığına dikkat çeken Bahar, şöyle devam etti; “Sebze ihracatında bir tıkanma yaşanıyor. Bana gelen önemli bir şikayet TIR’larımızın Bulgaristan kapısında bekletilmesidir. Bulgaristan’da ürün denetimlerinde haksızlık ve kasıtlı bekletme olduğunu duyuyoruz. Antalya ihracatında yıllardır bu sıkıntı yaşanıyor, sıkıntılar arttığında Hükümet devreye giriyor, sorun bir dönem için aşılıyor ama sonra tekrar başlıyor. Bu meseleyi artık konuşmakla kalmamalı, İhracatçılar Birliğimizle birlikte kalıcı bir çözüm için gayret sarf etmeliyiz. Bulgaristan’a gidilmesi gerekiyorsa oraya gideceğiz, Avrupa Birliği’yle görüşmek gerekiyorsa gidip görüşülmeli.’’ Bürokrasi yavaş çalışıyor EKONOMİ gazetesinin edindiği bilgiye göre, Bulgar sınırında ihracat TIR’larının içindeki gıda ürünlerin gerekli analizlerini yapan sadece bir firma var. Bu firmanın tekelini kaldırmak için çeşitli girişimler gündeme gelse de seçimden yeni çıkan ve hala hükümetin kurulamadığı ülkede bürokrasi de yavaş çalışıyor. EKONOMİ gazetesine konuşan Ticaret Bakanlığı yetkilileri, konuyu yakından takip ettiklerini, sorunun çözümü için Bulgar makamlarıyla görüşmelerin sürdüğünü ifade etti. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) temsilcileri de konunun çözümü için hem Ticaret Bakanlığı hem de Bulgar yetkililerle yakın temaslarda olduklarını söyledi. AB laboratuvarı Türk tarafına kurulsun Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Berdan Ber ve BAİB üyesi ihracatçı Ergin Civan, Bulgaristan sınır kapısında yer alan AB Laboratuvarı’nın Türkiye tarafına konulmasını önerdi. Ergin Civan şunları kaydetti. “AB sınırı Bulgaristan tarafında kalıyor. Bulgaristan sınırında yaş meyve sebze analizlerinde sıkıntı yaşanıyor. Bürokratik engelleri aşmak için AB Laboratuvarı Türkiye sınırı tarafında yapılsın. Numuneler burada alınsın. Bu laboratuvarı da yine AB kendi yönetmeliğine göre ve kendi yöneticilerini belirleyerek yapsın. Hiç olmaz ise analiz sonuçları kısa sürede sonuçlanır.’’ Kaynak: https://www.ekonomim.com/ekonomi/bulgaristanda-analizler-uzadi-meyve-sebze-tirlarda-kaldi-haberi-675646
>
DTÖ: Mal Ticareti Barometresi kasımda 96,2’ye geriledi
DTÖ: Mal Ticareti Barometresi kasımda 96,2’ye geriledi
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Küresel Mal Ticaret Barometresi Kasım Raporu'nu yayınladı. Buna göre, ekimde 100 olan Mal Ticareti Barometresi kasımda 96,2’ye geriledi. Örgüt, ithalat talebinin zayıflaması nedeniyle küresel mal ticaretinin yavaşlayacağını öngördü. Barometredeki 100'den büyük okumalar trendin üzerinde büyüme olacağını gösterirken, 100'ün altındaki okumalar trendin altında büyümeyi işaret ediyor. Raporda "küresel ekonomi güçlü rüzgarlarla sarsılmaya devam ederken", küresel mal ticaretindeki büyümenin, 2022'nin son ayları ile 2023'de yavaşlamasının muhtemel olduğu vurgulandı. Raporda, örgütün Mal Ticareti Barometresi'nde kasımdaki gerilemenin, DTÖ'nün Ukrayna'daki savaş, yüksek enerji fiyatları ve büyük ekonomilerde parasal sıkılaştırma da dahil olmak üzere birkaç ilgili şok nedeniyle 2022'de yüzde 3,5 ve 2023'te yüzde 1 oranında küresel mal ticareti büyümesi öngören 5 Ekim'den yayınlanan tahminleriyle tutarlı olduğu belirtildi. DTÖ, 5 Ekim'de küresel ticaretin görünümüne ilişkin raporunda, 2022 için küresel mal ticaretine ilişkin büyüme beklentisini 0,5 puanlık artışla yüzde 3,5'e yükseltmişti. Bunun yanında büyük ekonomilerde farklı sebeplerle büyümenin yavaşlamasının ithalat talebini azaltacağı beklentisiyle 2023'e yönelik tahminini ise yüzde 3,4'ten yüzde 1'e indirmişti. DTÖ'nün raporunda, "Avrupa'da Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklanan yüksek enerji fiyatları hane halkı harcamalarını baskılayarak ve üretim maliyetlerini artıracaktır. ABD'de para politikasında sıkılaştırma konut, motorlu taşıtlar ve sabit sermaye yatırımı gibi alanlarda faize duyarlı harcamaları darbeleyecek" denilmişti. Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/bakan-bilgin-tisk-ve-turk-is-ile-gorusecek-haberi-675365
>
Kasımda en fazla ihracat otomotiv endüstrisinde gerçekleşti

Kasımda en fazla ihracat otomotiv endüstrisinde gerçekleşti

Otomotiv endüstrisi geçen ay 2,9 milyar dolarla en fazla ihracat gerçekleştiren sektör oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, geçen ay 2 milyar 874 milyon 887 bin dolarlık ihracata imza atan otomotiv endüstrisini 2 milyar 603 milyon 568 bin dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri, 1 milyar 635 milyon 212 bin dolarla hazır giyim ve konfeksiyon sektörü izledi. Geçen ay en fazla ihracat artışı yüzde 109,1 ile zeytin ve zeytinyağı sektöründe gerçekleşti. Türkiye'nin toplam ihracatının geçen ay yüzde 70,9'unu gerçekleştiren sanayi grubunda yüzde 4,4 azalışla 15 milyar 501 milyon 232 bin dolar tutarında ihracat yapıldı. Söz konusu dönemde toplam ihracatın yüzde 15,2'sini oluşturan tarım grubunda yüzde 10,2 artışla 3 milyar 329 milyon 700 bin dolarlık, dış satımdan yüzde 2,3 pay alan madencilik grubunda yüzde 7,1 azalışla 509 milyon 97 bin dolar tutarında dış satım yapıldı. En fazla ihracat Almanya'ya Kasım ayında 125 ülkeye ihracat arttı. Türk ihracatçıların en fazla dış satım gerçekleştirdiği ilk 3 ülke 1,6 milyar dolarla Almanya, 1,2 milyar dolarla ABD, 1 milyar dolarla Irak oldu. 45 ilin ihracatını artırırken kasım ayında en fazla dış satım yapan iller, 8,3 milyar dolarla İstanbul, 1,5 milyar dolarla Bursa, 1,4 milyar dolarla Kocaeli oldu. Kasımda kilogram birim fiyatı da 1,7 dolara yükseldi. Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/iste-en-fazla-ihracat-yapan-sektor-haberi-675853
>
Rusya’dan İthalatta Yüzde 57 Artış
Rusya’dan İthalatta Yüzde 57 Artış
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Helal Ekonomi Raporu 2022, İstanbul'da İİT üyesi ülke bakanlarının katıldığı bir etkinlikte duyuruldu. İİT Helal Ekonomi Raporu 2022'ye göre, İİT üye devletleri, geçen yıl helal ekonomi ürünlerinde 275 milyar dolar tutarında ihracata karşılık 338 milyar dolar ithalat yaptı. Gerçekleşen 63 milyar dolarlık dış ticaret açığında başı çeken sektörler; gıda, hazır giyim, ilaç ve kozmetik oldu. İİT helal ekonomi ithalatının yüzde 18'i İİT içinden yapılırken, sadece Türkiye, Endonezya ve Malezya, helal ekonomi ürünlerinde ilk 20 ihracatçı arasına girmeyi başardı. Helal ekonomi ürünlerinde Malezya ve Endonezya ile birlikte 20'den fazla kalemde üretim ve ihracat yapabilme kapasitesine sahip olan 3 ülkeden biri olarak öne çıkan Türkiye'nin, bu açığın kapatılmasında önemli rol oynaması bekleniyor. İİT Ticareti Geliştirme Merkezi söz konusu 63 milyar dolarlık ticaret açığını, İslam ülkeleri arasındaki ticareti daha fazla geliştirerek kapatmayı amaçlayan stratejiler geliştirdi. İİT Helal Ekonomi Raporu 2022’ye göre, Müslüman ülkelerindeki tüketiciler tarafından gıdaya yapılan harcamalar geçen yıl 1,07 trilyon dolara ulaşırken, bu rakamın 2026 yılına kadar 1,5 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Bu büyüme, İİT ülkeleri arasında üretim, yatırım ve ihracatta güçlü bir fırsat penceresi sunuyor. Sağlıklı, helal ve organik gıda ürünlerinde yüksek bir tüketici talebi bulunuyor. İİT ülkeleri gıda, ilaç ve kozmetik sektörlerinde ithalata bağımlı durumda. İİT ülkeleri, 2021’de kozmetikte 13,65 milyar dolar ithalat yaparken, sadece 4,4 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Rapora göre, Endonezya, kokulu ürünlerin yüzde 12’sini ABD’den ithal ediyor. Ancak aynı ihtiyacını diğer bir İİT üye devleti olan Mısır’dan karşılayabilir. İİT’nin kozmetik harcaması 2021’de 47 milyar dolar olurken, bu rakamın 2026’da 69 miyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. İslam ülkeleri, ilaçta 2021’de toplam 56,93 milyar dolar ithalata karşılık sadece 5,31 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirdi. İlaçta negatif ticaret dengesi 51,62 milyar dolar oldu. Bu, son 5 yılın en yüksek net ithalatına denk geldi. Bununla beraber İİT ülkelerinin yerel aşı geliştirme ve yerel ilaç üretiminde kendilerini geliştirmeye başladıkları gözlemleniyor. İİT üyesi ülkeler, hazır giyim ve ayakkabı sektörlerinde geçen yıl 101,94 milyar dolar değerinde ihracata karşılık 34,96 milyar dolar ithalat yaptı. 66,98 dolar tutarında pozitif bir ticaret dengesi oluştu. Rapora göre, Suudi Arabistan tişörtlerin yüzde 12’sini Hindistan’dan ithal ediyor. Bunlar, alternatif olarak Bangladeş’ten temin edebilir. İİT bölgesinde yaşayan tüketiciler, 2021’de hazır giyimde 239 milyar dolar harcama yaptı. Bu harcamaların 2026 yılına kadar 361 milyar dolara ulaşması bekleniyor. İİT Helal Ekonomi Raporu 2022, İslam Ticareti Geliştirme Merkezi (ICDT) ve Dinar Standard tarafından hazırlandı. İslami finansın 2025 yılına kadar 4.82 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor İİT ülkelerindeki İslami finans varlıkları 2020’de 3,32 trilyon dolar değerinde bulunuyordu. Bu büyüklüğün yıllık yüzde 7,8 büyüme ile 2025 yılına kadar 4,82 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Seyahat, Kovid-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerden biri olurken, İİT hükümetleri, turizm sektörünü canlandırmak için turizm şirketlerine destek vermeye başladı. İKT üyesi devletler, helal ekonominin 8 sektöründe toplam 180 yatırım aldı. Türkiye, Ticaret ve Yatırım Endeksi’nde ilk 5’te Rapor, İKT üyesi ülkelerin helalle ilgili sektörlerdeki küresel ve İİT içi ticari faaliyetlerini, ayrıca ülkenin yatırımcılar için çekiciliğini sıralayan İİT Helal Ekonomi Ticaret ve Yatırım Endeksi’ni de içeriyor. Endeks, İslami ekonominin 8 sektörünün her biri için 5 bileşen halinde düzenlenmiş 61 ölçütten oluşuyor. Endekste ilk 5 sırada yer alan ülkeler Malezya, BAE, Suudi Arabistan, Türkiye ve Bahreyn olarak belirlendi.
>
İslam ülkelerine ihracat fırsatı
İslam ülkelerine ihracat fırsatı
İİT Helal Ekonomi Raporu 2022'ye göre, İİT üye devletleri, geçen yıl helal ekonomi ürünlerinde 275 milyar dolar tutarında ihracata karşılık 338 milyar dolar ithalat yaptı. Gerçekleşen 63 milyar dolarlık dış ticaret açığında başı çeken sektörler; gıda, hazır giyim, ilaç ve kozmetik oldu.
>
Dış ticaret açığı 100 milyar dolara dayandı
Dış ticaret açığı 100 milyar dolara dayandı
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe ve diğer ilgililerin katılımıyla Adana Ticaret Odası'nda düzenlenen toplantıda, kasım ayı dış ticaret rakamlarını açıkladı. Türkiye ekonomisinin son 9 çeyrektir kesintisiz büyüme kaydettiğini belirten Bakan Muş, kasım ayında ihracatın yüzde 1,9 artışla 21,9 milyar dolar olduğunu açıkladı. İthalat ise 30,7 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu rakam, en yüksek kasım ayı ihracat verisi olarak kayıtlara geçti. Türkiye'nin ihracatı ocak-kasım döneminde yıllık yüzde 14 artışla 231 milyar dolara yükseldi. Böylelikle kasımda dış ticaret açığı yüzde 61 artışla 8,8 milyar dolar oldu. Ocak-kasım döneminde ise dış ticaret açığı 99,8 milyar dolar oldu.  Bakan Muş'un verilere ilişkin değerlendirmesinde paritenin dış ticaret rakamları üzerindeki olumsuz etkilerinin devam ettiğini ve parite etkisiyle dış ticaret açığının ocak-kasım döneminde yaklaşık 3 milyar dolar daha fazla gerçekleştiğini söyledi. Enerji ithalatı yüzde 17,4 artışla 7,7 milyar dolara yükselerek, toplam ithalatın 4'te 1'ini oluşturdu Altın ithalatı da kasımda yüzde 2567 artarak 2,6 milyar dolara yükseldi. 10 ülkenin ihracattaki payı yüzde 48 Ticaret Bakanlığı'nın kasım ayı geçici dış ticaret istatistiklerinden oluşan veri bültenine göre kasım ayında dış ticaret hacmi yüzde 8,6 artışla 52 milyar 509 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı yüzde 61,6 artışla 8 milyar 801 milyon dolar olarak hesaplandı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 71,3 oldu. Enerji verileri hariç tutulduğunda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 89,8 olarak gerçekleşti. Kasım ayında en fazla ihracat yapılan ülkeler, 1 milyar 847 milyon dolarla Almanya (yüzde 5,3 artış), 1 milyar 433 milyon dolarla ABD (yüzde 4,6 artış) ve 1 milyar 302 milyon dolarla Irak (yüzde 7,1 artış) oldu. İhracatta en çok paya sahip ilk 10 ülkenin toplam ihracat içindeki payı yüzde 48,3 olarak gerçekleşti. Bu dönemde en fazla ihracat yapılan ülke grupları, 8 milyar 455 milyon dolarla Avrupa Birliği, 4 milyar 188 milyon dolarla Yakın ve Orta Doğu ülkeleri ile 3 milyar 608 milyon dolarla diğer Avrupa ülkeleri oldu. Geniş Ekonomik Gruplar (BEC) sınıflamasına göre en çok ihracat yüzde 1,5 düşüş ve 10 milyar 848 milyon dolarla "ham madde (ara malları)" grubunda yapılırken, bunu yüzde 0,7 artış ve 7 milyar 963 milyon dolarla "tüketim malları" ve yüzde 21 artış ve 2 milyar 822 milyon dolarla "yatırım (sermaye) malları" grupları takip etti. Sektörler özelinde bakıldığında, kasım ayı ihracatında imalat sanayisinin payı yüzde 94,2, tarım, ormancılık ve balıkçılığın payı yüzde 3,7, madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,6 oldu. İmalat sanayisinin payı yüzde 76 Geçen ay en fazla ithalat yapılan ülkeler, 4 milyar 652 milyon dolarla Rusya (yüzde 57 artış), 3 milyar 112 milyon dolarla Çin (yüzde 2,4 artışla) ve 2 milyar 251 milyon dolarla İsviçre (yüzde 1137,3 artış) oldu. İthalatta en çok paya sahip ilk 10 ülkenin toplam ithalat içindeki payı yüzde 57,1 olarak hesaplandı. Geçen ay en fazla ithalat yapılan ülke grupları, 8 milyar 147 milyon dolarla Avrupa Birliği, 8 milyar 85 milyon dolarla diğer Avrupa ülkeleri ve 7 milyar 63 milyon dolarla Asya ülkeleri oldu. Sektörlere göre değerlendirildiğinde, kasım ayı ithalatında imalat sanayisinin payı yüzde 75,9, madencilik ve taş ocakçılığının payı yüzde 17,6 ve tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı ise yüzde 4 olarak hesaplandı. Kasımda BEC sınıflamasına göre en çok ithalat "ham madde (ara malları)" grubunda yapıldı. Bu gruptaki ithalat yüzde 11 artışla 23 milyar 714 milyon doları buldu. Söz konusu grubu 3 milyar 715 milyon dolarla "yatırım (sermaye) malları" ve 3 milyar 191 milyon dolarla "tüketim malları" grubu takip etti. Dış ticaret hacmi yüzde 26 yükseldi GTS kapsamında ocak-kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 13,9 artarak 231 milyar 248 milyon dolar, ithalat yüzde 36,6 artarak 331 milyar 98 milyon dolar, dış ticaret hacmi de yüzde 26,3 yükselerek 562 milyar 347 milyon dolar oldu. Söz konusu dönemde dış ticaret açığı yüzde 153,6 artışla 99 milyar 850 milyon doları buldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 69,8 olarak hesaplandı. Kaynak: https://www.ekonomim.com/ekonomi/zuccaciye-sektoru-50-ulkeden-alicilarla-antalyada-bir-araya-geldi-haberi-675935
>