Küresel Ticarette 32 Trilyon Dolar Beklentisi

Küresel Ticarette 32 Trilyon Dolar Beklentisi
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), küresel ticaret hacminin 2022'nin sonunda 32 trilyon ABD doları seviyesine yükseleceğini öngördü.
UNCTAD'ın 2022 Küresel Ticaret Eğilimleri Raporu'nda, bu yılın ikinci yarısında dünya genelinde ticarette hafif yavaşlama görülmesine rağmen yıl boyunca küresel ticaret hacmindeki ilerlemenin istikrarını koruduğu bildirildi.

Birçok ülkede kötüye giden ekonomik şartlar ve artan güvensizliğin 2022'nin ikinci yarısında yavaşlamaya sebep olduğu fakat buna rağmen yıl sonuna doğru küresel ticaret hacminin 32 trilyon doları bulacağı tahmini yapıldı.

2022'nin üçüncü çeyreğinde mal ticaretinin yüzde 1 azaldığı, ikinci çeyrekte ise hizmet ticaretinin yüzde 1,3 artış gösterdiği bilgisi paylaşıldı.

Raporda, yılın dördüncü çeyreğinde mal ve hizmetlerde küresel ticaret değerinin azalacağı öngörüldü.

Haberler

Haber İlgili Resim

İSO Türkiye İmalat PMI Ocak ta 50.1'e Yükseldi

İmalat PMI ocak ayında yüzde 50’nin üzerinde yükseldi. Açıklanan veriye göre; imalat sanayii, 11 ay sonra büyüme işareti verdi. Türkiye imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi (PMI) Ocak'ta 50'nin üzerine çıkarak yılın ilk ayında imalat sektöründe 11 aydır ilk defa daralma görülmediğine işaret etti. Üretim ve yeni siparişler Ocak'ta ılımlı düşüş kaydederken, istihdam üst üste üçüncü ayda da artış gösterdi. Öte yandan asgari ücretin artırılması şirketlerin karşı karşıya kaldığı maliyet baskılarını artırdı. İstanbul Sanayi Odası (İSO) için S&P Global tarafından derlenen imalat PMI, Aralık'ta 48.1 değerini almasının ardından Ocak'ta 50.1'e yükseldi. Endeks 10 ay boyunca 50 altında değer almasının ardından Ocak'ta ilk kez 50'nin üzerine yükselerek sektörde istikrarlı iş koşullarına işaret etti. 50'nin üzeri büyümeye işaret PMI'da 50'nin altında kalan değerler daralmaya, 50'nin üzerinde kalan değerler ise büyümeye işaret ediyor. Üretim ve yeni siparişler bazı şirketlerin dikkat çektiği şekilde talebin iyileştiği yönünde işaretlerle Aralık'a kıyasla daha hafif geriledi. Üretimde 14 ayın en hafif gerilemesi, yeni siparişlerde ise Ekim 2021'de başlayan daralma dönemi boyunca görülen en hafif düşüş kaydedildi. Üretim alt endeksi Ocak'ta 47.5'ten 49.8'e yükselerek daralmanın neredeyse durduğuna işaret ederken, yeni siparişler 46.8'den 49.4'e yükseldi. İstihdam 52.1'den 52'ye gerilerken, yeni ihracat siparişleri alt endeksi ise 45.6'dan 47.6'ya yükseldi. Girdi fiyatları enflasyonu Ocak'ta altı ayın en hızlı artışını kaydetti. Yükselişte etkili olan ana unsurlardan biri asgari ücretin artırılması olurken, hammadde fiyatları ve TL zayıf seyri de maliyet artışlarında rol oynadı. PMI verilerini değerlendiren S&P Global Ekonomi Direktörü Andrew Harker, "Son PMI anketi imalat sektörünün yakında büyümeye dönebileceğine işaret etti. Faaliyet koşulları Ocak'ta istikrarlı kalırken, talebin iyileştiği işaretleri ve üretim ile yeni siparişlerde yukarı yönlü hareketlerin görülmesi gelecek aylarda büyüme kaydedilebileceği yönünde umut veriyor" dedi. Sektörlerin çoğunda üretim arttı Anket kapsamında takip edilen on sektörden sekizinde üretim Ocak ayında arttı. Üretimin yavaşlama kaydettiği iki sektör ise gıda ürünleri ve tekstil oldu. Özellikle tekstil sektöründe belirgin yavaşlama kaydedilirken, üretimin en güçlü artış gösterdiği sektör elektrikli ve elektronik ürünler sektörü oldu. Son 31 ayın en yüksek büyüme temposunun görüldüğü sektör olma özelliği taşıyan elektrikli ve elektronik ürünler, yeni siparişlerde de en hızlı genişlemenin kaydedildiği sektör oldu.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Ticarete İlişkin Düzenlemeler İçeren Torba Kanun Resmi Gazete de

"​​​​​​​Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun ile birlikte perakende ticarette haksız ticari uygulamaların önüne geçilmesi için caydırıcı idari para cezaları verilecek. Kanuna göre, serbest bölgelerde, kullanıcıların ihtiyacı olan doğal gaz altyapısını kurmak ve işletmek, kamu ve özel kuruluşlardan doğal gazı satın alarak bölge içinde dağıtım ve satışını yapmak işleticinin yetki ve sorumluluğunda olacak. İşleticinin izni olmaksızın doğal gaz ihtiyacı başka bir yerden karşılanamayacak ve bu amaçla tek başına tesis kurulamayacak. İşleticinin talebi ve bölgede faaliyet gösteren doğal gaz dağıtım şirketinin kabulü halinde doğal gaz dağıtım şirketleri, serbest bölgeler içinde şebeke yatırımı yaparak veya yapılmış şebekeyi mülkiyetiyle devralarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından belirlenen koşullar kapsamında serbest bölge içinde doğal gaz dağıtım faaliyeti gerçekleştirebilecek. Vergi mükellefiyet bilgisi kapalı olan ticaret ve sanayi odası ile borsa üyelerinin üyelikleri askıya alınabilecek. Her yılın ocak ayında güncelleme çalışması yapan odalar, Gelir İdaresi Başkanlığından alınan mükellefiyet kapalı bilgisine istinaden ilgili üyeyi yönetim kurulu kararıyla askıya alabilecek ve aidat tahakkukunu durdurabilecek. Lisanslı depo işletmelerinin lisans süreleri artırılıyor Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu, toplam tutarı brüt asgari ücretin yüzde 50'sini geçmeyen ve zaman aşımı süresinin dolmasına bir yıldan az kalan aidat borçları ve ferilerine yönelik oda ve borsa meclislerince terkin kararı verilebilecek üst sınırı belirleyebilecek. TOBB'un yıllık gelirinin yüzde 2'sinin, TOBB Eğitim ve Kültür Vakfı ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin ihtiyaçları için kullanılması amacıyla aktarılması için 15 yıl olarak belirlenen süre 25 yıla çıkarıldı. Kanunla, Ticaret Bakanlığınca lisanslı depo işletmelerine 2 yıl için verilen lisansların süresi 3 yıla çıkarılacak. Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının genel kurulları, genel kurul üyelerinin 5'te 2'sinin noterce tasdik edilmiş imzasıyla düzenlenecek tutanak ve gündemle noter kanalıyla yapılacak başvuru üzerine, alınacak kararla yönetim kurulu tarafından olağanüstü toplantıya çağırılacak. Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un yürürlük tarihi olan 1 Ocak 2012'den önce, toptancı hallerinde kendilerine tahsisli iş yerlerini kullanan mevcut tahsis sahiplerine verilen 12 yıllık kiracılık hakkı 18 yıla çıkarılacak. Haksız ticari uygulamalara önlem Kanuna göre, perakende ticarette haksız ticari uygulamalarda bulunulamayacak. Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerde taraflardan birinin diğer tarafın ticari faaliyetlerini önemli ölçüde bozan, makul karar verme yeteneğini azaltan veya normal şartlarda taraf olmayacağı bir ticari ilişkinin tarafı olmasına neden olan faaliyetleri haksız ticari uygulama olarak değerlendirilecek. Haksız ticari uygulama olarak belirtilen faaliyetler şöyle belirlendi: "Kalite standartlarının sağlanması amacıyla sözleşmede yer verilen koşullar hariç olmak üzere, herhangi bir gerçek veya tüzel kişiden mal veya hizmet teminine zorlamak. Kampanya maliyetini, kampanyalı satış yapmak istemeyen tarafa yansıtmak. Tarım ve gıda ürünlerinin tedarikinde ticari ilişkinin koşullarını, yazılı veya elektronik ortamda yapılan sözleşmeyle belirlememek. Karşı tarafın aleyhine tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren veya açık ve anlaşılır olmayan hükümlere sözleşmede yer vermek. Ürün talebini doğrudan etkileyen herhangi bir hizmet vermediği halde mağaza açılışı ve tadilatı, ciro açığı, banka ve kredi kartı katılım bedeli ve başka adlar altında bedel almak veya verdiği hizmetin türünü ve hizmet bedelinin tutar ya da oranını sözleşmede belirtmediği halde prim ve bedel almak. Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine yönelik siparişleri, ürünün teslim tarihinden önceki 30 gün içinde iptal etmek. Karşı tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç olmak üzere, üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerinin tesliminden veya mülkiyetinin devrinden sonra bozulma ya da zayi olma gibi maliyetleri yansıtmak. Bozulan gıdalarda kusuru ispat yükü siparişi iptal eden veya maliyeti karşı tarafa yansıtana ait olacak." Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da yapılan değişiklik 1 Ocak 2024'te yürürlüğe girecek. Bozulabilen ürünlere ilişkin ödemeler Kanuna göre, üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki ticari ilişkilerden kaynaklanan ödemelerin, sözleşmede öngörülen süre içinde yapılması esas olacak. Üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine ilişkin ödemelerin süresi, alacaklının küçük, borçlunun orta veya büyük ölçekli ya da alacaklının orta, borçlunun büyük ölçekli işletme olması durumunda 30, diğer durumlarda 45 günü geçemeyecek. 30 gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünleri dışında yer alan tarım ve gıda ürünlerine ilişkin ödemelerin süresi, alacaklının küçük, borçlunun orta veya büyük ölçekli ya da alacaklının orta, borçlunun büyük ölçekli işletme olması durumunda 60 günle sınırlanacak. Bu düzenlemede belirtilen süreler, teslim veya mülkiyetin devri tarihlerinden hangisi önce ise o tarih esas alınarak hesaplanacak. Ödemenin süresi içinde yapıldığına ilişkin ispat yükü borçluya ait olacak. Söz konusu düzenlemenin yürürlük tarihi de 1 Ocak 2024 olarak belirlendi. Alışveriş merkezlerindeki ortak kullanım alanları Alışveriş merkezlerindeki ortak kullanım alanlarına ilişkin elektrik, su, doğal gaz, yenileme niteliğinde olmayan bakım, onarım, güvenlik ve temizlik giderleri gibi alışveriş merkezinin aynına ilişkin olmayan giderler ile burada fiilen çalışan bordrolu yönetim personelinin göreviyle ilgili giderler ortak gider olacak. Alışveriş merkezindeki perakende işletmelerden yalnızca bu giderler için katılım payı tahsil edilebilecek. Reklam, pazarlama ve danışmanlık gibi ortak gider niteliğine haiz olmayan giderler ile belgelendirilmeyen giderler için herhangi bir bedel tahsil edilemeyecek. Ortak kullanım alanlarından elde edilen kiralama, reklam, pazarlama, kültürel ve sanatsal faaliyet ve diğer ortak kullanım alanı gelirleri ile ortak gider katılım payı avanslarından elde edilen her türlü gelir ortak gelir olacak. Ortak gelirler, ortak giderlerin karşılanmasında kullanılacak. Alışveriş merkezi maliki veya yönetimi, her yıl bir önceki yıla ilişkin ortak gelir ve gider raporu hazırlayarak alışveriş merkezindeki perakende işletmelere gönderecek. Raporda, ortak gelir ve giderlerin tür ve tutarları, her bir perakende işletmeden tahsil edilmesi gereken ve tahsil edilen ortak gider katılım payları ile ilgili bakanlıkça gerekli görülen diğer bilgilere yer verilecek. Haksız ticari uygulamaların önüne geçilmesi için caydırıcı mahiyette idari para cezası uygulanacak Kanunun yürürlüğe girmesinden önce reklam, pazarlama ve danışmanlık gibi giderler için alışveriş merkezindeki perakende işletmelerden katılım payı talep edilebilmesine imkan sağlayan ve bu maddenin yayımı tarihinden önce kurulan sözleşme hükümleri, sözleşme süresince geçerli olacak. Sözleşme süresinin sona ermesinden önce veya sonra sözleşmenin yenilenmesi ya da süresinin uzatılmış sayılması hallerinde ise söz konusu giderler için katılım payı tahsil edilemeyecek. Sözleşmelerde yönetim giderinin alt kalemleri ayrıca belirtilmedikçe perakende işletmelerden yönetim gideri olarak yalnızca alışveriş merkezinde fiilen çalışan bordrolu yönetim personelinin göreviyle ilgili giderler için katılım payı tahsiline gidilebilecek. Perakende işletmelerce ödenmesi gereken katılım payları, bu işletmelerin satış alanlarının alışveriş merkezinin satış alanına oranlanmasıyla hesaplanacak.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Kredilerde Zorlanıyoruz Çarklar Zor Dönüyor

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, kredilerde sorunların yaşandığını belirterek, “Öz sermayesi zayıf, yatırım teşviki alamayan ve ihracat yapmayan şirketlerin çarklarını döndürmesini güçleştiriyor” dedi. Ocak ayı meclis toplantısında bir konuşma yapan Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, iş dünyasının krediye ulaşmadaki zorluklara değinerek, “Uzun bir zamandır kredilerde karşımıza üç konu çıkıyor. Birincisi istediğin miktarda kredi temin edilememektedir. İkincisi alınan kredi faizi, politika faizinin çok üstünde ve maliyetli olmaktadır. Üçüncüsü de kredinin vadesidir. Kredi/mevduat oranına baktığımızda; 3 sene önce yüzde120’lerde iken, bugün yüzde 88’lere geriledi. Sonuçta da, öz sermayesi yetersiz, teşvik kapsamında yatırımı olmayan ve ihracat yapamayan firmaların krediye ulaşmasındaki zorluklar, çarkların dönmesini güçleştirmektedir. Kredi kullanımındaki sınırlayıcı düzenlemeler ve mevzuat değişikliklerinden dolayı, ticari kredilere ulaşım her geçen gün zorlaşmaktadır” dedi. Şartlar çok zorluyor Yurtdışı bankalara 50 bin doların üzerinde yapılan transferlerde, bankalara getirilen yükümlülük, firmaların işlerini geciktirdiğini kaydeden Yorgancılar sözlerine şöyle devam etti: “Benzer şekilde, kredi karşılığında istenen fatura kontrol yükümlülüğü de firmaların işlemlerini uzatıyor. Orta boy ve büyük firmaların ihracatı ithalatından yüzde 10 fazla değilse (Yani net ihracatçı değilse) bankalardan TL kredi kullanması yasak. İhracat taahhüdü yoksa kredi verilmek istenmiyor. Yatırım kredilerinde yeterli kaynak olmadığı için 5 yıllık dolar kredisine yüzde 12-13 gibi çok yüksek faiz isteniyor. Merkez Bankası tarafından sürekli olarak yapılan değişiklikler, özellikle maliyet açısından bankaları zorlarken, bankalar da ticari kredi vermekte isteksiz davranıyor. Örneğin, Merkez Bankası bankalarda toplam mevduatın yüzde 60’ın altında TL olması halinde komisyon ücretini yüzde 17’ye artırınca, bu da mevduat faizlerini yüzde 27’lere çıkarttı. İBKB’ye veya DAB’a bağlanan ihracat bedellerinin en az yüzde 40’ının ilgili bankaya satılması zorunluluğu gibi uygulamalar da uluslararası ticarette ödeme aracı döviz olan ihracatçımızı oldukça zorlamaktadır.” Uygulamalar sürdürülebilir değil Yorgancılar, reel sektörün kredi talebinin uygun vade, miktar ve faiz düzeyinden karşılanmasını beklediklerini vurgulayarak, “Aksi halde, ekonomi yönetiminin iç talebi canlandırmaya yönelik olarak attığı adımlar, yerli üretimi değil, ithalatı besleyecektir” uyarısında bulundu. Yorgancılar, “TL’nin döviz karşısında aşırı değerlenmesi de, eksik değerlenmesi de sanayimize ve ekonomimize zarar vermektedir. Bu nedenle, para ve kur politikalarımızın TL’nin değerini; ihracatı veya ithalatı yapay/geçici olarak artırmasına neden olmayacak düzeyde yani gerçekçi değerde tutması gerekmektedir. Dolar/TL Eylül ayında 18.28, Aralık ayında 18,64 iken Ekim-Aralık döneminde TÜFE ortalama yüzde 2,67’dir. Aylardır devam eden dolar üzerindeki baskı, ihracatçıları zor durumda bırakmaktadır. 4 aylık oluşan enflasyon artışı hesabına göre; Dolar kurunun 20-21 TL civarında olması gerekmektedir” diye konuştu. “2023'te belirsizlik çok fazla” Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Formu’nun ardından yapılan değerlendirmelere bakarak küresel ekonomide 2023 yılının yine volatilitesi yüksek, belirsizliği çok fazla olan bir yıla işaret ettiğine vurgu yapan Yorgancılar, “ Seçime kadar olan Sayın Bakan Nurettin Nebati’ye de belirttiğimiz gibi “Evet, farkındayız ki kolay çıkış yolu yok. Ancak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında birlikte, tek vücut bir şekilde küresel ekonominin tüm güçlüklerini, akılcı politikalarla aşacağımıza, yeni bir heyecan ile ülkemizi hedeflenen seviyeye getireceğimize yürekten inanıyorum” dedi.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

KDV İstisnasının Süresi Uzatıldı

İmalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan makineler için uygulamaya alınan katma değer vergisi istisnası için verilen süre Cumhurbaşkanı yetkisi ile uzatıldı. Yeni makine ve teçhizat teslimlerinde uygulanan KDV istisnası, 31 Aralık 2024'te son bulacağı açıklandı. Karar Resmi Gazete'de duyuruldu. İmalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan yeni makine ve teçhizat teslimlerindeki katma değer vergisi (KDV) istisnasının uygulanma süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. KDV istisnası kararı 31 Aralık 2024'te son bulacak Buna göre, KDV Kanunu'nda Cumhurbaşkanı'na verilen yetki uyarınca, sanayi sicil belgesini haiz KDV mükelleflerine münhasıran imalat sanayisinde kullanılmak üzere yapılan yeni makine ve teçhizat teslimlerindeki KDV istisnasının uygulanma süresi 31 Aralık 2024'e kadar uzatılmış oldu. Yatırım teşvik belgesi alınmasa da uygulanacak Hazine ve Maliye Bakanlığından edinilen bilgiye göre, kararla imalat sanayisinde kullanılan bazı makine ve teçhizatlar için, imalatçılar yatırım teşvik belgesi alamamış olsalar bile, bunların alımının KDV'den istisna olarak yapılmasına ilişkin uygulama Cumhurbaşkanı yetkisi çerçevesinde 2 yıl daha uzatılmış oldu.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

KOSGEB Yeni Destek Modeli

KOSGEB'in bölgesel ve sektörel bazda kurguladığı yeni destek modelinin ilk ayağı, mobilya sektörüne yönelik olarak Kayseri'de başlatıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Bakan Mustafa Varank, Kayseri ziyareti kapsamında Kayseri Sanayi Odası'nı ziyaret etti ve Odanın aralık ayı Meclis toplantısına katıldı. Buradaki konuşmasında, özellikle mobilya sektörünün Kayseri için çok önemli olduğunu belirten Varank, KOSGEB'in İleri Girişimci Destek Programı çerçevesinde hayata geçirdiği ve ilki Kayseri'de uygulanacak bölgesel ve sektörel çağrıyı duyurdu. KOSGEB, 2019 yılında başlattığı İleri Girişimci Destek Programı ile girişimcilerin teknoloji düzeylerine bakarak 375 bin liraya kadar destek sağlıyor. Bu destek programında ise ilk kez bir çağrıya çıkıldı. “Kayseri İlinde Mobilya Sektörünün Gelişmesine Yönelik Çözüm Sunan Teknolojik Girişimciler” başlıklı çağrı, 30 Aralık 2022'ye kadar açık kalacak. Çağrıya, Kayseri'de mobilya sektöründe faaliyet gösterecek, 2019 sonrası işletmesi bulunmayan, 35 yaş altındaki girişimci adayları başvurabilecek. Kadınlarda yaş şartı aranmayacak. KOSGEB'in çevrim içi ileri girişimci eğitimini tamamlaması gereken adaylarda en az lise mezunu olma ve işletmeyi ileri girişimci faaliyet alanlarında kurma şartı aranacak. Girişimci adaylarından, iş fikirlerinde mobilya sektörünün sorunlarına çözüm bulacak teknolojileri barındırması istenecek, yazılım, dijital çözümler, geri dönüşüm gibi alanlardaki iş fikirleri dikkate alınacak. 30 girişimci adayına eğitim ve mentorlük hizmeti verilecek KOSGEB tarafından değerlendirilecek teknoloji tabanlı iş fikri sahibi girişimci adaylarından uygun görülen 30'una Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfınca eğitim ve mentorlük hizmeti verilecek. Bu sürecin ardından girişimcilerin 6 ay içinde iş fikrini hayata geçirerek işletmesini kurması gerekiyor. Başvuru sahibi gerçek kişiler, “https://edevlet.kosgeb.gov. tr/EHizmetler/KOSGEBRegistration” linkinde kendilerini İleri Girişimci olarak kayıt ettikten sonra sırasıyla “https://edevlet. kosgeb.gov.tr/EHizmetler/TumHizmetler” linkinden “İleri Girişimci Destek Programı”, “İleri Girişimci Destek Programı Başvurusu’nu tıklayarak TC kimlik numaraları ve e-Devlet şifreleriyle giriş yaparak teklif çağrısına başvurabilecek. 1 milyon liraya kadar destek verilecek KOSGEB, 30 girişimci adayına 1 milyon liraya kadar destek verecek. Girişimci adayları, makine-teçhizat ve yazılım giderleri için 400 bin liraya kadar, sağlayacağı istihdam için 300 bin liraya kadar destek alabilecek. Kira, ofis donanımı ve ham madde giderleri için 250 bin lira üst limitli desteği kullanabilecek. Mentorlük, danışmanlık ve işletme koçluğu kaleminden 30 bin liraya kadar destek alabilecek girişimci adaylarına, işletmelerini kurmaları amacıyla 20 bin liraya kadar kuruluş desteği de verilecek. KOSGEB, farklı kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yürüterek farklı illerde ya da bölgelerde ihtiyaca yönelik sektörel çağrılara çıkacak. Böylece yeni destek modelini Türkiye'nin çeşitli bölgelerine yayacak.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Türkler "doğduğum değil doyduğum yer" dedi

2000’li yıllarda kaydedilen ekonomik gelişmelerle yeni oluşan ya da gelişimini artıran cazibe merkezleri, artan bilişim olanakları ile oluşan yeni yaşam ve kazanç merkezleri arayışı, bölgeler arası gelişmişlik farkları gibi faktörlerin etkisiyle ülke genelinde yoğun bir iç göç hareketi yaşandığı belirlendi. TÜİK’in nüfus istatistiklerine ait veri seti, ülkede yatay sosyolojik hareketliliğin son derece hızlı olduğunu ortaya koydu. Buna göre 2007-2021 döneminde kümülatif bazda 35,7 milyonluk nüfus iç göçle yaşadığı ili değiştirdi. Her yıl nüfusun ortalama yüzde 3-3,5’i oranındaki 2-3 milyon arası yurttaşın bulunduğu ilden başka bir ile göçerek ikamet yerini değiştirdiği belirlendi. İç göçün başlıca adresini, sahip olduğu ekonomik potansiyel ile milli gelirin yarıya yakınını yaratan, istihdam olanakları en fazla olan, iyi yaşam taleplerine karşılık veren Marmara bölgesi oluşturuyor. Nüfusun büyük bölümünün başta İstanbul olmak üzere bölge illerine yöneldiği gözleniyor. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre 2021 sonu itibariyle 84 milyon 680 bin 273 olan nüfusun yüzde 18,9 oranındaki 16 milyon 18 bin 240’ını bölgede doğanlar oluştururken, 26 milyon 302 bin 134 kişi ile yüzde 31,1’i bölge illerinde yaşıyor. Marmara, orada yaşayanlar içinde ora doğumluların oranının yüzde 60,9’la en düşük olduğu bölge. Başka deyişle bölgede ikamet edenler, bölge doğumluların yüzde 164,2’si düzeyinde bulunuyor. Ancak veriler, nüfusa kütüğüne değil, ikamete göre olduğu için, göçenlerin bölgede doğan, nüfus kütüğü başka illerde bulunan ikinci ve üçüncü kuşaklarının sayısı bilinmiyor. Bunlar da dikkate alındığında, bu oranın çok daha düşük olduğu tahmin ediliyor. Başka il doğumlulara ilişkin sayılar, bölgeye göç edenlerin birinci kuşaklarını ve yeni göçmüş olanları gösteriyor. En çok göç veren bölge Doğu Anadolu Bölgede ikamet edenlerin bölge doğumlulara oranında Marmara’yı yüzde 123’le Ege, yüzde 110,5’le Akdeniz, yüzde 101,7 ile Ankara kaynaklı olarak İç Anadolu izliyor. Veriler, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’dan ise yoğun bir göç yaşandığını ortaya koyuyor. Bölgede yaşayanların orada doğanlara oranı yüzde 63,5’le en düşük Doğu Anadolu’da bulunuyor. Doğu Anadolu illeri doğumlu toplam 10 milyon 361 bin 937 kişiden sadece 6 milyon 584 bin 920’si bölgede ikamet ediyor. Toplam nüfusun dağılımına bakıldığında yüzde 18,9’unun Marmara, yüzde 15,7’sinin İç Anadolu, yüzde 13,9’unun Karadeniz, yüzde 12,2’sinin Güneydoğu, yüzde 12,2’sinin Doğu Anadolu, yüzde 11,6’sının Akdeniz, yüzde 10,4’ünün Ege doğumlu olduğu görülüyor. Buna karşılık nüfusun yüzde 31,1’i Marmara, yüzde 15,9’u İç Anadolu, yüzde 12,9’u Akdeniz, yüzde 12,7’si Ege, yüzde 10,2’si Güneydoğu, yüzde 9,4’ü Karadeniz, yüzde 7,8’i Doğu Anadolu’da yaşıyor. Sivas İstanbul’a, Çorum Ankara’ya, Manisa İzmir’e taşındı İstanbul’un 2021 sonu itibariyle 15 milyon 840 bin 900 olan nüfusunun yüzde 45,5 oranındaki 7 milyon 213 bin 72’sini, göçenlerin ikinci, üçüncü kuşakları da dahil İstanbul’da doğanlar oluştururken, Sivas doğumluların 338 bin 704 kişi ile ikinci en büyük grup olduğu belirlendi. İstanbul’da yaşayıp İstanbul doğumlu olmayan nüfus sayısında bu ili sırasıyla Tokat, Ordu, Samsun, Erzurum, Malatya, Trabzon, Giresun ve Kastamonu doğumlular izliyor. Pandemi sürecinde İstanbul’dan sahil ve kırsal bölgelere bireysel göçler ile son dönemde kiraların aşırı yükselmesi üzerine bazı İstanbul sakinlerinin kendi memleketine tersine göç hareketlerinin, kümülatif bazda yılların birikimi olan nüfus değişimi tablosunu henüz önemli oranda etkilemediği gözleniyor. Yönetim merkezi oluşu ve son yıllardaki sanayi hamlesi ile önemli bir istihdam merkezi olan Ankara da uzun yıllar itibariyle yüksek göç alan illerin başında geliyor. Ankara’nın 5 milyon 747 bin 325 olan nüfusu içinde Ankara doğumlular 2 milyon 929 bin 654 kişi ile yüzde 51’i oluştururken; Çorum doğumlular 242 bin 875 kişi ile ikinci, Yozgat doğumlular 218 bin 569 kişi ile üçüncü sırada yer aldı. Başka il doğumlularda bu illeri sırasıyla, Kırıkkale, Kırşehir, Çankırı, İstanbul, Sivas, Erzurum ve Konya illerinde doğan Ankara sakinleri izliyor. İç göçte önemli bir başka cazibe merkezi de İzmir. Toplam nüfusu 4 milyon 425 bin 789 olan İzmir’de, 2 milyon 301 bin 721 kişi İzmir doğumlu. Başka ilde doğanlar içinde en büyük nüfus ise 159 bin 797 kişi ile komşu Manisa doğumlular. İkinci sırada ise 97 bin 11 kişi ile Erzurum doğumlular geliyor. İstanbul doğumlu 86 bin 341 kişinin de İzmir’de yaşadığı dikkati çekiyor. İzmir’de oturanlar içinde İzmir doğumlu olmayanların sayısına göre bunları Mardin, Ankara, Konya, Aydın, Diyarbakır ve Ağrılılar izliyor. Ora doğumluların en azınlıkta olduğu il Yalova Sayıca en çok göç alan il, nüfusun en büyük bölümünün yaşadığı İstanbul olurken, il doğumluların ilde yaşayanlara oranını en düşük ilin Yalova olduğu belirlendi. Bu ilde ikamet edenlerin yalnızca yüzde 42,9’ü, ora doğumlu. Başka deyişle Yalova’da ikamet eden toplam nüfus, bu il doğumluların yüzde 233,4’ü düzeyinde. Yalova doğumlu her 100 kişiye karşılık başka ilden göçmüş 133 kişi ilde ikamet ediyor. Bu orana göre Yalova’yı yüzde 53,9’la Tekirdağ, yüzde 55’le İstanbul, yüzde 55,2 ile Kocaeli, yüzde 56,7 ile Antalya izliyor. İzmir, Bursa, Muğla, Ankara, Aydın da il doğumluların ilde yaşayan toplam nüfusa oranı en düşük ilk on il arasında bulunuyor. Doğum yeri yurt dışı ve “bilinmeyen” 4,3 milyon kişi TÜİK’in 2021 sonu itibariyle açıkladığı nüfus sayısının içinde yurt dışı doğumlu 3 milyon 141 bin 351 ve doğum yeri bilinmeyen 1 milyon 147 in 551 kişi olmak üzere toplam 4 milyon 288 bin 902 kişi de yer alıyor. Ancak TÜİK verileri, esas olarak nüfus kayıt sistemine dayandığı ve ikamet adresi olanları kapsadığı için bu veri, ülkedeki göçmen, sığınmacı/mülteci, geçici koruma kapsamındaki vd. statülerdeki yabancıların toplam sayısını göstermiyor. TÜİK’in yerleşim yeri düzeyinde nüfus büyüklüğü, yaş ve cinsiyet yapısı, medeni durum, eğitim durumu, göç, vatandaşlık ülkesi, doğum yeri, hane halkı tipi ve yapısına ilişkin bilgiler, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nden (ADNKS) her yıl düzenli olarak üretiliyor. Açıklanan sayıların kaynağını da ADNKS verileri oluşturuyor. Neden Marmara? İç göçte Marmara bölgesinin başlıca cazibe odağı olması ve nüfusun büyük bölümünün buraya yığılmasında başta İstanbul ve Kocaeli illeri olmak üzere bölgenin ekonomik gelişmişlik düzeyi etkili. İstanbul en yüksek gayri safi yurt içi hasılayı yaratan il olan İstanbul, 2021 yılında toplam GSYH'de tek başına yüzde 30,4 pay aldı. Diğer 10 ile birlikte bölgenin toplam GSYH’daki payı yüzde 41,8’e ulaştı. İstanbul’un toplam GSYH'si içinde hizmetler sektörünün payı yüzde 33,7, sanayi sektörünün payı yüzde 18,8 düzeyinde bulunuyor. Hizmetler ve sanayi, en fazla istihdam yaratan iki sektörü oluşturuyor ve iç göçte etkili oluyor. Kişi başına GSYH'de Kocaeli ilk sırada yer alırken, onu İstanbul ve Tekirdağ izliyor. Doğu Anadolu’da yer alan Van ve Ağrı ile Güneydoğu’da Şanlıurfa ise kişi başına milli gelirde son üç sırada yer alıyor.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Wall Street: Türkiye Ekonomisi Güçlenebilir

The Wall Street Journal, Türkiye'nin uyguladığı ortodoks olmayan politikalara karşın ekonominin, dünya genelinde yumuşaması beklenen makroekonomik koşullar ve yurt dışı bağlantılarıyla tekrar güçlenebileceğini kaydetti. Makalede, zorlu geçen bir yılın ardından yatırımcıların 2023'te ülke ekonomisinin finansal zorlukların altından kalkamayacağı ya da ülkenin politikalarda değişikliğe gitmek zorunda kalabileceğini düşünebilecekleri, ancak her iki durumun da gerçekleşmeyebileceği ifade edildi. Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi sistemlerle Türk lirasındaki değer kaybının önüne geçildiği ve finansal sistemde oynaklığın azaltıldığı kaydedilen makalede, bankaların da artık daha güçlü göründüğü aktarıldı. Makalede, Türkiye'nin 2018'deki döviz krizine vurgu yapılarak, şunlar kaydedildi: "O dönemde uluslararası yatırımcıların negatif yaklaşımı, Türk bankalarının borçlarını çevirmesini zorlaştırdı. Bu kuruluşlar o zamandan bu yana döviz yükümlülüklerini azalttı ve gelirlerine paralel döviz borçlanmasına gitti. Yatırımcılar KKM gibi yatırım araçlarına yöneldi. Hükümetin uluslararası fonlama yerine yerel bankalara yönelmesiyle yurt dışına döviz yükümlülükleri azalırken, dolar bazlı varlıkları da arttı. Bu durum TCMB'nin net uluslararası rezervlerini 23 milyar dolara çıkarması ve sistemin çalışması için kullanmasıyla mümkün oldu. Son dönemde Tük lirasında oynaklığın azalması da, hanehalkının döviz bazlı mevduatlarını bozdurmaya başlamasına sebep oldu." Fon yöneticilerinin bu durumu bir mucize olarak nitelendirdikleri kaydedilen makalede, TCMB'nin bu rezervleri diğer ülkelerden swap ve forwardlar yoluyla borç aldığı ve bunların tutarının kasımda 69 milyar dolara ulaştığı belirtildi.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Gıda Enflasyonu 2023'te de Artmaya Devam Edecek

Üretim maliyetlerinin 2 trilyon dolarla rekor kırdığı bir ortamda küresel gıda enflasyonunun 2023'te fren yapmayacağı belirtiliyor. Verimsiz hasat, kesintiye uğrayan tedarik hatları ve yükselen maliyetler, 2022 yılında gıda perakendecileri ile tüketiciler için daha yüksek küresel fiyatlara neden oldu. Önümüzdeki on iki ayın bu eğilimi değiştirmesi pek olası görünmüyor. Ve gıda enflasyonu yeni yılda da artışını sürdürecek. Kuraklık, çok fazla yağış, savaş ve enerji maliyetleri önümüzdeki yıl da küresel tarım üretimini sınırlayacak gibi görünüyor. Pirinç ve buğday siloları 2023'ün ilk yarısında muhtemelen doldurulamayacak. Latin Amerika ve Güneydoğu Asya'daki olumsuz hava koşulları nedeniyle yemeklik yağ arzı da azalıyor. Maliyetler 2 trilyon dolarla rekor kırdı Gıda fiyatları 2022'de rekor seviyelere tırmandı. İthalat maliyetleri 2 trilyon dolarlık rekor bir seviyeye yükseldi. Bu durum dünya genelinde milyonlarca insanı, özellikle de hâlihazırda açlık ve yoksullukla mücadele edenleri vurdu. Buğday, Rusya'nın önemli tahıl ihracatçısı Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından mart ayında tüm zamanların en yüksek seviyesine sıçradı. Aynı durum palmiye yağı için de geçerliydi. Mısır ve soya fasulyesi ise on yılın en yüksek seviyesine tırmandı. O zamandan beri çoğu kısmen ya da tamamen geriledi. Yeni yıl için ne anlama geliyor? Avustralya'daki sel felaketi ve Arjantin'deki şiddetli kuraklık, önümüzdeki aylarda önemli buğday hasatlarını ve bulunabilirliğini düşürecek. ABD tarım alanlarındaki yağış azlığı da yılın ikinci yarısında arzı düşürebilir. Ana ihracatçı Hindistan'ın uyguladığı vergiler nedeniyle pirinç fiyatlarının yüksek kalması bekleniyor. Güney Amerika'daki mısır ve soya fasulyesi hasatlarının görünümü 2023'ün başlarında büyük ölçüde parlak görünüyor. Tarım Bakanlığı'na göre, ABD'nin önemli mahsullerinin yurtiçi arzının rahat kalması olası. Palm yağı, yüksek maliyetlerin gübre kullanımını da azalttığı Güneydoğu Asya'daki tropik fırtınalardan darbe alacak.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Türkiye İhracatta Dünya Ortalamasının Üstüne Çıktı

2023 yılında Türkiye’de ihracatın 265 milyar dolar düzeyinde olması beklenirken, Türkiye’nin dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladığı görüldü. 2023 yılında Türkiye’de ihracatın 265 milyar dolar düzeyinde olması beklenirken, Türkiye’nin dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladığı görüldü. 2011 ve 2021 yılları karşılaştırmasında Türkiye, ihracatta dünya ortalamasının üç katı bir büyüme kaydetti, ancak 2023 hedeflerini yakınsayamadı. 2021’de dünya ülkelerinin toplam yıllık ihracatı 2011’e göre yüzde 21,9 artışla 18 trilyon 141,4 milyar dolardan 22 trilyon 112,5 milyar dolara çıkarken, Türkiye’nin yıllık ihracatı yüzde 66,9’luk artışla 134,9 milyar dolardan 225,2 milyar dolara yükseldi. Türkiye 2011-2021 döneminde dünya ihracat liginde ise 2 basamak yükseldi. 2011’deki ihracat tutarıyla 32’nci sırada yer alan Türkiye, 2021 itibariyle 30’uncu oldu. Anılan yıl dünya ihracat liginde ilk beş değişmeyerek; sırasıyla Çin, ABD, Almanya, Japonya ve Hollanda olarak sıralandı. 2012 yılında hazırladığı ihracat stratejisi ile 2023 için 500 milyar dolarlık ihracat hedefi belirleyen Türkiye, bu hedefi yakınsayamasa da, küresel ticareti baskılayan beklenmedik gelişmelere rağmen dünya ortalamasının üç katı ihracat ivmesi yakaladı. İhracatın, 2023’de 265 milyar dolayında kalacağı hesaplandı. 15 Temmuz darbe girişimi, İstanbul Havalimanı baskını, Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler, Covid 19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı gibi ulusal ve küresel ticareti baskılayan beklenmedik pek çok faktör bunda etkili oldu. Dünya ihracat hacmi de 2023’te beklenen 34,6 trilyon dolarlık düzeyin çok gerisinde kalırken; Türkiye’nin 2023 için belirlediği hedefin yaklaşık yarısı düzeyinde kalacağı, ancak dünya ihracat liginde 2 basamak yükselerek 30’uncu sıraya yükselmesi bekleniyor. 2023 stratejisi ne öngörüyordu? 2012 yılında Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve TİM eşgüdümü ile kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve katkılarıyla hazırlanan "2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı", Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı ile bir "Kamu Strateji Belgesi"ne dönüştürülerek Resmî Gazete'de yayımlanmıştı. İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile Türkiye’nin yakaladığı ihracat ivmesinin devamını sağlayarak sürdürülebilir bir ekonomi için ihracat atılımı ile yıllık ihracat hacmini 2023’te 500 milyar dolara, dünya ihracatındaki payını da yüzde 1,46’ya çıkarmak hedefleniyordu. 2023 yılında dünya ihracatının ise 34,3 trilyon dolar olacağı öngörülüyordu. Strateji çerçevesinde 2023 itibariyle 500 milyar dolar hedefini yakalamak için 2012-2023 yılları arasında yıllık ihracatın yıllık ortalama yüzde 11,7 artması öngörülüyordu. 2011 ve 2021 yılları karşılaştırmasında Türkiye, ihracatta dünya ortalamasının üç katı bir büyüme kaydetti, ancak 2023 hedeflerini yakınsayamadı. 2021’de dünya ülkelerinin toplam yıllık ihracatı 2011’e göre yüzde 21,9 artışla 18 trilyon 141,4 milyar dolardan 22 trilyon 112,5 milyar dolara çıkarken, Türkiye’nin yıllık ihracatı yüzde 66,9’luk artışla 134,9 milyar dolardan 225,2 milyar dolara yükseldi. 2023-2025 Orta Vadeli Program hedeflerine göre Türkiye’nin ihracatının 2022’nin tümünde 255 milyar dolar olacağı tahmin edilirken, 2023 ihracatı ise 265 milyar dolar olarak hedefleniyor. Bu da İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile 2023 için öngörülen 500 milyar dolarlık hedefin neredeyse yarısı demek. Dünya ihracatından pay yüzde 1’i geçti 2012 yılında dünya (mal) ihracatında Türkiye’nin yaklaşık yüzde 0,8 olan payının, 2013 yılında yüzde 0,91, 2018 yılında yüzde 1,18’e ve 2023 yılında yüzde 1,46’ya ulaşması hedefleniyordu. Bu hedefe, dünya toplam ihracatının 34,3 trilyon dolar olacağı öngörüsü baz oluşturuyordu. Aradan geçen sürede dünya ihracat hacmi de bu öngörünün uzağında kaldı. Türkiye’nin 2012- 2020 arasında az da olsa artmasına karşın yüzde 1’in altında seyreden dünya ihracatındaki payı, 2021 yılı itibariyle yüzde 1,02 ile ilk kez yüzde 1 düzeyini yakalamış oldu. Türkiye 30’uncu ihracatçı ülke 2023 yılında 2 trilyon dolar GSYH ile 10’uncu büyük ekonomi olma hedefi paralelinde hazırlanan 2023 İhracat Stratejisi ve Eylem Planı ile 2023 için öngörülen 500 milyar dolarlık ihracat hedefi yakalanamazken, Türkiye 2011-2021 döneminde dünya ihracat liginde 2 basamak yükseldi. 2011’deki ihracat tutarıyla 32’nci sırada yer alan Türkiye, 2021 itibariyle 30’uncu oldu. Anılan yıl dünya ihracat liginde ilk beş değişmeyerek; sırasıyla Çin, ABD, Almanya, Japonya ve Hollanda oldu. 25 milyar dolar ihracat yapılan ülke henüz yok 2011'de 27 olan 1-10 milyar dolar arasında ihracat yapılan ülke sayısının 2023'te 44'e, 10-25 milyar dolar aralığındaki ülke sayısının da bu dönemde 1'den 7'ye çıkarılması performans göstergesi kabul ediliyordu. İlk kez 2019'da bir ülkeye ihracatta 25 milyar doların aşılması, bu sayının 2023'te 5'e çıkarılması hedefleniyordu. Ekim 2022 sonu itibariyle yıllıklandırılmış verilere göre, 1-10 milyar dolar arasında ihracat yapılan ülke sayısı 43 olurken, ABD, İtalya, İngiltere ve Irak olmak üzere dört ülkeye 10-20 milyar dolar arasında ihracat yapıldı; yıllık ihracatın 20 milyarı aştığı tek ülke ise hala Almanya. 2023 Türkiye Sanayi Stratejisi’nde, 25 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren il sayısının da plan döneminde 1'den 4'e yükselmesi bekleniyordu. Ancak Ekim 2022 sonu itibariyle yıllıklandırılmış verilere göre 253 milyar dolarlık toplam ihracatın yaklaşık yarısını tek başına İstanbul gerçekleştirirken, 25 milyar doların üzerinde ihracat yapan başka bir il bulunmuyor. Sırasıyla İzmir, Kocaeli, Bursa, Ankara ve Gaziantep’in yıllık ihracat hacimleri 10-15 milyar dolar arasında değişiyor. İhracatçı sayısı 100 bine yaklaştı 2012 yılında 50 bin dolayında bulunan ihracatçı sayısının, 2023 sonuna kadar 20 bin kişinin eklenmesiyle 70 bine ulaşması stratejik planın performans kriterleri arasında yer alıyordu. İhracatçı firma sayısı öngörülerin üzerine artış gösterdi. 2016’da 70 bini aşan söz konusu firmalar, 2021 itibariyle 96 bin 158’e ulaştı. 2011 itibariyle sayıları 12 olan 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan firma sayısı 2021 itibariyle 15 oldu. İlk bin ihracatçının, toplam ihracatta 2011’de yüzde 65 dolayında bulunan, 2023'te yüzde 50'ye gerilemesi öngörülen payı, 2021’de yüzde 54,7’ye indi. Ar-Ge harcamaları Ar-Ge harcamalarının 2011’de yüzde 0,8 dolayında bulunan GSYH'ye oranının, 2023'te yüzde 3'e ulaşması öngörülürken, bu oran 2021’de yüzde 1,13 oldu. 2011'de yüzde 40’larda bulunan, 2023’te yüzde 66,9'a yükselmesi hedeflenen özel sektörün toplam Ar-Ge harcamalarındaki payı, 2021 itibariyle yüzde 70,7 oldu. İhracatta yüksek teknoloji payı Türkiye Sanayi Stratejisi’nin uzun dönemli vizyonu, “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak”; genel amacı ise “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” olarak belirlenmişti. Orta-yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ihracatı içinde 2011’de yüzde 28 olan payının 2023’te yüzde 35’e yükselmesi hedefleniyordu. Söz konusu pay, TÜİK’e göre bu yılın Ocak-Ekim dönemi itibariyle yüzde 33,1 oranı ile 2023 hedefini yakınsadı. İmalat sanayii ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin 2011’de yüzde 3,6 olan ve 2023’te yüzde 8’e ulaşması hedeflenen payı ise aynı dönemde yüzde 2,9’da kaldı. 2023’te yüzde 57’ye gerilemesi öngörülen düşük ve orta-düşük teknolojili ürünlerin toplam payı da Ocak-Ekim 2022 dönemi itibariyle yüzde 64 olarak gerçekleşti.

Devamını Oku >
Haber İlgili Resim

Vergi Sisteminde Köklü Reforma İhtiyaç Var

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "Amacımız, hem daha düşük vergi oranları uygulaması hem de vergi sisteminin basit ve anlaşılabilir şekilde tasarlanması olmalıdır" dedi. Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu, “Her vergi artışının kayıt dışını artırdığını da göz ardı edemeyiz. Ben ekonomi tahsili gördüm ve orada öğrendiğimiz ilk söz, 'fazla vergi, vergiyi öldürür' idi. Yani vergide aşılmaması gereken sınırlar, eşikler, oranlar vardır. Onlar aşılırsa, 'daha fazla vergi toplayayım' derken, daha az toplamak riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle amacımız, hem daha düşük vergi oranları uygulaması ve hem de vergi sisteminin basit ve anlaşılabilir şekilde tasarlanması olmalıdır. Vergi tabanını genişletmeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Bu bakış açısıyla vergi sisteminde köklü ve yapısal bir reforma ihtiyaç duyulmaktadır” dedi. Yasa dışı ticaret nedeniyle yaşanan gelir kaybının tahmin edildiğinden de fazla olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, sadece buradaki 4 sektörden kaynaklı vergi gelir kaybının 50 milyar lirayı geçtiğini bildirdi. Hisarcıklıoğlu, bunun da 2021 ÖTV gelirlerinin neredeyse 4'te 1'ine denk geldiğini belirtti.

Devamını Oku >